Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezinden yapılan yazılı açıklamaya göre, Erdoğan’ın onayladığı “Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” yayımlanmak üzere Başbakanlığa gönderildi.
Buraya kadar her şey gayet normal. Hatta içeriğinde bir kaç iyi gelişme de var. Örneğin Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü (MTA), yurt dışında arama ve araştırma yapabilecek, bu faaliyetlerin yürütülmesi için yurt dışında şirket kurabilecek.
Ancak okudukça farklı bir madde gözünüze çarpıyor ilk olarak. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına bağlı, ilgili veya ilişkili kurum veya kuruluşlarının faaliyetleriyle ilgili olarak birbirlerinden veya diğer kamu kurum, kuruluşlarından karşılanan enerji, yakıt, mal, hizmet, danışmanlık alımları ve büyük onarım işleri, Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt AŞ tarafından tedarik amaçlı yapılacak elektrik enerjisi alımları, Kamu İhale Kanunu hükümlerinden istisna olacak.
Yani ben istediğimden, istediğim gibi alırım kimse de karışamaz! İşin büyüklüğü ne olursa olsun, istenilen miktarda ve istediği kurum/kişi’ye verebilir demektir. Normal şartlar altında Kamu İhale Kanun’unda belirtilen yüzlerce madde rahatlıkla es geçilmiş demektir. Yani hırsızı da arsızı da rüşvetçisi de bu işleri alabilir anlamına gelmektedir. Yandaşlara bu iş de hayırlı olsun!
“TEKNİK OLMAYAN KAYIP” Çok ayıp…
Kanunda, “teknik ve teknik olmayan kayıp” ile “dağıtım şebekesi” ibareleri de tanımlanıyor. Teknik ve teknik olmayan kayıp “Dağıtım sistemine giren enerji ile dağıtım sisteminde tüketicilere tahakkuk ettirilen enerji miktarı arasındaki farkı oluşturan ve maliyeti etkileyen; teknik kayıp veya kaçak kullanım gibi sebeplerden kaynaklanan ve teknik bir sebebe dayanmayan kaybı”; dağıtım şebekesi “Tüketicilerin iç tesisatını dağıtım sistemine bağlamak üzere tesis edilen bağlantı hatları hariç dağıtım tesisi” olarak açıklanıyor.
Yani başkasının faturalarını ödemeye devam. Ne yazık ki onların başkalarından tahsil edemedikleri alacaklarını bizden almaları vicdansızca hatta hukuk dışıdır. Ama yargı bu konuda son görülen davalardan birinde vatandaşı haksız bulmuştur. “Öde kardeşim! Ödeyeceksin tabii! Allah Allah! Ben mi ödeyeceğim! Devlet mi ödeyecek? Vatandaş niye var? Devleti yaşatmak için… Yaşatın kardeşim!” Bana göre bunu demeye getiriyorlar. Kaçağı anladık da kayıp ne oluyor. Senin kaybettiğini biz nasıl bulalım? Koskoca devlet bulamamış ben mi bulacağım.
TRT’ye gelince… Kurum maaşlarını ödeyen bizler olduğumuza göre patron biziz herhalde. Ne kadar abone varsa işte… Ama bakıyorum hiç bizim istediğimiz haberler yok. Bizim için kanal açmamışlar. Hep kendileri çalıp kendileri oynuyor. Ne mecburiyetimiz var arkadaş, koskoca kurumun onca kanalının parasını ödemeye. Üstelik monarşi(1) hâkim orada. Çok seslilik yok.
Sizin anlayacağınız onlar çalacak onlar oynayacak… Biz de parasını ödeyeceğiz…
Efendim 40.88 TL fazladan ödüyoruz. Çok zengin bir ülkeyiz hem de milletçe. 87.15 TL’lik faturada 23.69 TL zaten dağıtım bedeli. Etti mi 69.96 TL. Enerji Fonu, TRT Payı ve diğer vergileri de ekle oldu 73.68 TL. E bi de KDV’si var işin. O da 13.49 al sana fatura. 87.17 TL… Fonunu öde, katkısını öde, vergisini öde, KDV’sini öde, öde babam öde…
Ocak 2015 itibariyle Türkiye toplam (serbest tüketiciler dahil) abone sayısı 35.764.298‘dir. Kaba taslak bir hesap ile herkesin her ay ödediği fazladan paralarla vergisi, dağıtımı, KDV’si, osu, busu dahil yaklaşık 1 milyar 430 milyon 571 bin 920 TL. Bu paranın yaklaşık 3’te biri devlete gidiyor, kalanı da bu işin dağıtım sorumluluğunu üstlenen firmalara. Şimdi siz olsanız bu işi yapmaz mısınız?
Ha gayret Türkiye’m! Biraz daha ödersek, ülkemde zengin sayısı çoğalacak… Fakir kalmayacak.
Anasayfa
