Yargının Hâlleri…

Her şey bel bükme ve gerdan kırmayla başlamıştı. Bir de yapmacıktan düğme ilikleme görüntüsü vermeyle…
O görkemli cübbelerin önünde, şurasında burasında hiçbir düğme olmamasına rağmen, sanki düğme varmış gibi de o düğmeleri ilikliyormuş havası vererek devam etmişti.
Alıp gitmeler, yitmeler ve etrafından dolanmalar…
Oysa Yargı bağımsızdı…
Devleti simgeleyen saç ayağının bir ayağını yargı oluşturuyordu üstelik. Yasama, yürütme ve yargı diye tekerlemeler ağızdan ağıza dolaşır olmuştu. Öyle ki kimse unutmasın, birbirine karıştırmasın diye…
Ve Anayasa; Yasama, Yürütme ve Yargı Yetkilerini ayrı ayrı tanımladı ve bu yetkilerin kimler tarafından kullanılacağını açıkça belirtti. Ola ki birileri karıştırırsa, yahut karıştırmak isteyenler olursa; vazgeçsinler diye…
Yargı yetkisinin nasıl kullanılacağı öylesine önemliydi ki en son yapılan Anayasa değişikliğinde Yargı Yetkisini kullanacak mahkemelerin bağımsızlığı yanına bir de “tarafsızlığı” eklendi.
Evet, yargı yetkisini mahkemeler kullanacaktı. Mahkemeler de hâkim ve savcılardan oluşuyordu. Bağımsız ve tarafsız hâkim ve savcıların yetkilerini hiçbir gücün etkisinde kalmadan rahatça kullanabilmeleri için teminatları vardı…
Cübbe giyen ve cübbelerinin önünde düğme olmayan hâkim ve savcıların teminatları vardı…
***
Bir de yüksek yargı kurumlarımız/mahkemelerimiz vardı.
Anayasa bunların yüksek mahkemeler olduğunu belirtiyor ve başta Anayasa Mahkemesi olmak üzere, Yargıtay, Danıştay ve Uyuşmazlık Mahkemesini yüksek mahkemeler olarak açıklıyordu.
Tabii ki yüksek mahkemelerimizin başkanları da vardı. Anayasa’da belirtilen niteliklere sahip olmaları gerekiyordu. Sözleri ve davranışlarıyla birlikte bir bütün oluşturması gereken başkanları…
***
Danıştay Başkanı Zerrin Güngör 30 Ağustos resepsiyonunda bir gazeteciye demiş ki:
“…sizi temin ederim ki yargı şimdiye kadar hiç bu kadar tarafsız ve bağımsız olmamıştı…”
Bu sözleri ilk duyduğumuzda şaşırdık, afalladık ve serseme döner gibi olduk. “Acaba yanlış mı duyduk, yoksa konu bildiğimiz yargı değil miydi?” diye kendi kendimize sorular sorduk.
Devletin temeli olan “adaletle” yüksek mahkemelerin nasıl bir iletişim içinde olduklarını bilemeyiz. Ama herkesin bildiğinin tersini söylemek bir yüksek yargı başkanı ile uyumlu mu sizce?
***
Zerrin Güngör’ün:
Danıştay Başkanı seçileceği zaman diğer adayın bilinmeyen bir nedenle adaylıktan çekildiğini ve Zerrin Güngör’ün tek aday olarak kaldığı ve 2013 yılında Danıştay Başkanı seçildiğini,
TBB Başkanı Metin Feyzioğlu ile o zaman Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan arasında geçen gerilimli bir iletişimden Feyzioğlu’na karşı cephe aldığını ve yargının saygınlığına gölge düşürdüğü görüşünde olduğunu,
TBB Başkanı Metin Feyzioğlu’na Adli Yıl Açılışı’nda konuşma hakkı verilmeyeceğine ilişkin yasa değişikliğine ses çıkarmadığını; bunun sonucunda Alternatif Adli Yıl Açılışı gibi hiç de hoş olmayan bir girişime sebebiyet verenler arasında bulunduğunu,
Kızının “saray kadrosu”nda görev yaptığını,
Büyük çoğunluğun görüşünün aksine, referandum sonucu kabul edilen değişiklikle anayasamızda var olan kuvvetler ayrılığı ilkesinin daha da belirgin hâle getirildiği yönünde açıklamalar yaptığını,
“OHAL’in ilanı ile KHK’lerin amacının, devletin kurumlarını terör örgütü mensuplarından arındırmak ve demokrasiyi korumak olup kişilerin hak ve özgürlüklerine amaç dışında herhangi bir sınırlama getirmediğini,”
“CHP’nin eski yargı düzeni değiştiği için çok rahatsız olduğunu,” açıkça söyleyerek siyaset yapmak gibi girişimlerde bulunduğunu,
Cumhurbaşkanının Rize gezisine katılıp beraberce çay topladıklarını,
Temmuz 2017’de yeniden Danıştay Başkanı olarak seçildiğini ilgili olan herkes bilmektedir.
***
Danıştay Başkanı Zerrin Güngör:
“Yargı şimdiye kadar hiç bu kadar tarafsız ve bağımsız olmamıştı…” derken,
Türkiye’de hukuk deneyimi olan hemen herkesin ortak görüşü “yargıya güvenin azaldığıdır.”
Bu ortak görüşün Danıştay Başkanı’nda bir eziklik yaratıp yaratmadığını bilemeyiz. Ama görünen o ki eski görüşlerinden zerrece taviz vermeye niyetli olmadığı gibi, bize göre gerçek dışı olan açıklamalarından da geri durmayacaktır.
Sayın Zerrin Güngör’e önerimiz şu ki hiç olmazsa kendisi gibi Yüksek Mahkeme Başkanı (Yargıtay) olan İsmail Rüştü Cirit’in 2017-2018 Adli Yılı açılış törenindeki konuşmasının şu bölümünü tekrar tekrar okusun:
Yargıtay Başkanı Cirit der ki:
“…Tamamen bir güven mesleği olan hâkimlik ve savcılık mesleğini icra edenlerin yaklaşık üçte birinin terörist faaliyetlerin odağında yer alması, halkın gözünde yargıya olan güveni elbette sarsacak bir durumdur…”
“…toplumun yargıya güven duymadığı bir hukuk sisteminde, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı sağlanamaz…”
Umarız bu sözlerin toplumsal yansımasının yukarıdaki açıklamayla ne ölçüde çeliştiğini görenler elbette uyanır ve yüksek mahkemelerin görüntüleriyle uyumlu bir çizgi takip eder…

sislioda.com