Ya İstifa Etmeseydi?

Deniz Kuvvetleri Komutanlığına oramiral dururken koramiral atadılar. Olabilir! Şimdiye dek neler yapmamışlardı ki ters yüz olan? Birkaç çıtkırıldım ses dışında buna da kimse sesini çıkaramadı. Ama bir değişik ve bir garip burukluk damaklarda etkisini bırakmıştı…
Oramiral dururken koramirali kuvvet komutanı yapıyorlarsa, elbette bunun gereğini yapıp kılıfını da çoktan hazırlamış olmalıydılar. Yasa yapma gücü ellerindeyken; ayrıca OHAL, KHK ve diğer güçleri istedikleri gibi kullanma esnekliğine sahipken neden olmasın ki? Oramirali şu ya da bu nedenle emekliye sevk edip koramirali kuvvet komutanı yapabilirlerdi. Ama yapmadılar!.. Oramirali ayırmadılar, yerinde olduğu gibi duruyordu. Ha bir de bir yıl daha kıdemli olan bir diğer koramiral var ki ondan söz bile etmiyoruz!..
***
“Biz kabile devleti değiliz!..” dediler.
Yeri geldi bir daha bir daha dediler.
Yeri gelmediğinde yine “Biz kabile devleti değiliz!..” dediler.
“Biz kabile devleti değiliz!..” sözü neredeyse ağızlarına sakız olmuştu.
Oysa herkes bizim Türkiye Cumhuriyeti Devleti olduğumuzu biliyordu. BM, AB, ABD, NATO ve bilmem daha neler neler vardı bilenler arasında. Üstelik imza atmışlardı yaptığımız uluslararası anlaşmalara. Kimsenin bundan kuşkusu yoktu ki…
***
“Biz kabile devleti değiliz!..” diyenlerden sözlerine uygun işler ve işlemler yapması beklenmez mi? Elbet beklenir. Ne yazık ki bu sözü neredeyse ağızlarına sakız yapanlar çelişkilerle dolu iş ve işlemlere imza atmaktan da geri durmadılar.
Neden oramiral dururken ve onunla ilgili yasal işlemler tamamlanmadan Koramirali Deniz Kuvvetleri Komutanı yaptılar? Bir devletin teamülleri vardır vazgeçemediği. Yapılandırılmış kurumları vardır. Tarihin derinliklerinden akıp gelen teamülleri vardır. Deneyim, birikim ve bilgi yığınından oluşan vazgeçilmezleri vardır… Bunların hepsi bir kalemde nasıl silinip atılır?
Askerlikte özellikle üst makamlarda rütbe farkı kesin ayırımdır. Bir üstün astının emrine girmesi söz konusu olamaz. İlgililer elbette bu kuralları bilirler. Ama bilinenlerin aksini yapıp, şok dalgasının gelip çarpması örneği toplumsal yapıda şaşkınlık uyandırmak neyin nesidir?
Gerçi toplumda da devletin yapısı içinde de çok şeyler değişmiştir ve değiştirilmeye de devam edilmektedir. Ama bu atama biraz daha değişik, derinleri karıştırıp temeli sarsacak türünden işler gibi geliyor…
Hayırlı olduğu sanılan ama sonunun nasıl koyu karanlıklarla kaplı olduğu bilinmeyen, bu tür girişimlerin ülke adına daha çok enine boyuna düşünülmesi gerekir…
***
Bildiğiniz gibi…
Alınan kararlar Yüksek Askeri Şura‘da alınmıştır. YAŞ diye bildiğimiz, kendine özgü işleyişi olan bir kurum. Ancak görünen o ki artık adını değiştirmek gerekecektir.
Nasıl ki Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulunun içinde yer alan “yüksek” sözcüğü çıkarılıp atılmış, geriye sadece Hâkimler Savcılar Kurulu bırakılmışsa, buna benzer bir uygulama yapılıp sadece “Askeri Şura” denilebilir. Yahut “askeri” sözcüğünün tamamı da kaldırılabilir. Askeri teamüllere aykırı karar alan bir kuruma nasıl “Yüksek Askeri Şura” denilsin ki?
***
Yapılan işlemlerde liyakatin esas alındığı savı öne sürülebilir. Yazımızın başında da belirttiğimiz gibi buna söylenecek söz olmamalı. Ancak bir şartla!.. Kurumun yapısal oluşumunu etkileyecek bir karar alıp da bunun gereğine uygun düzenlemeler yapılmaması rahatsız edicidir.
Oramiralin bulunduğu bir yerde koramiral komutan yapılamaz… Yok illa ki yapılmak isteniyorsa bunun da çok çözümü, yolu, yordamı vardır.
Bunların hiçbiri yapılmayıp ortada duran çarpıklığın giderilmesi oramiralin ve kıdemli olan koramiralin özgün iradesine bırakılırsa doğru değildir. Gerçi oramiral istifa ederek çarpıklığa son vermiştir, ama ya istifa etmeseydi ne yapacaklardı?
Askerlikte emir komuta zinciri diye bir kavram vardır. Bu da rütbe ve kıdem esas alınarak uygulamaya konulur. Rütbe ve kıdem anlayışından ve diğer teamüllerinden kopmuş bir Türk Silahlı Kuvvetlerinin hâli nice olurdu?
***
Genelkurmay Başkanlığı, Milli Savunma Bakanlığına bağlı olmasa bile elinden kuvvet komutanlıkları alınarak bomboş bırakılmıştır. Bakacağı bir iki işi olsa da adeta işsiz ve çaresizdir… Nitekim Yüksek Askeri Şura’da danışma makamı bile olamamıştır…
Siyasi irade bir iş yapıyorsa bunu kuralına, yol ve yordamına uygun yapmalıdır. Aksi hâlde bundan ilgili kurum ve doğrudan ülke zarar görecektir. “Ben yaptım olacak… Benim dediğim neyse doğru olan da odur.” türü yaklaşımlar, siyasi iradenin kendisine de zarar verecektir. Tabii ki ülkenin bundan göreceği zararın büyüklüğü ölçülere sığmayacaktır.
Gidiş tehlikelidir, korkuludur ve sinsi bilinmezliklerle doludur. Ortalıklarda öylesine rahatsız edici durumlar dönüp durmakta ki bir ast-üst ilişkisi yapısında oluşturulan çarpıklıktan söz etmek bile gereksizmiş gibi geliyor.
Adamın biri çıkıp “Yeni bir devlet kuruyoruz.” diyebiliyorsa ve buna bir süre sessiz kalınıyorsa Yüksek Askeri Şura’da alınan kararların tartışılmasının zamanı değildir! Böyle bir yaklaşım içinde tavır sergileyenlere hak ettikleri dersi vermek ülkenin en öncelikli sorunu olmalıdır.

Hüseyin Yeğin

sislioda.com