• Çizgi’m
  • Bilmek İstiyorum
  • Unutulmayan İyilik…
  • BİR SAATLİK ÖMÜR
  • Mevlana’dan Deyişler
  • KIBRIS Gazisi E.P.Kd.Alb.Niyazi KÜLAHLI’ya-1 “””””””
  • NASİBE!..
  • Daha da Sarıl Bana, Bırakma Beni…
  • ULUSLARARASI BAŞARI GÖRMEZLİKTEN GELİNEMEZ!..
  • Cumhuriyete Saldırılar Bitmedi, Bitmeyecek…
  • Bir Zamanlar Kahramandı!.. Meğer…
  • Bir Kumruyla Söyleşi
  • Çok Şükür Değiştim dedi ve Lefkoşa Büyükelçisi Oldu
  • İlah Olmadı Put da Olmadı Allah’ın Kuluydu…
  • Çocuk acılar içinde.
  • Üye Ol
  • Üye Girişi
    • Anasayfam Yap
      • Sitene Ekle
      • Amacımız
      • Künye
      • İletişim
Sislioda
    •  
    • Anasayfa
  • Güncel
  • Ekonomi
  • Dünya
  • Spor
    • Canlı Sonuçlar
    • İstatistikler & Puan Durumu & Fikstür
  • Politika
  • Şiir
  • Sağlık
  • Teknoloji
  • Yazarlarımız
  • Seri İlanlar
    • İlan Ekle
  • Firma Rehberi
    • Firma Ekle
19.06.2025 21:40:54
  • Kültür Sanat
  • Magazin
  • Gazeteler
  • Video Galeri
  • Foto Galeri
sislioda.com Bizi Facebook'dan takip edin
sislioda.com Bizi Twitter'dan takip edin
Anasayfa » Dünya
Saime Bilhan

Vicdanı Saran Pişmanlık

Eklenme Tarihi: 17 Kasım 2021 Çarşamba
Eklenme Saati: 9:03
Okunma Sayısı: 283
Tweetle
Saime Bilhan saime.bilhan55@gmail.com
Yazdır
Yazıyı Büyüt Yazıyı Küçült
Vicdanı Saran Pişmanlık

Bugün kemoterapinin, yani kanserin ilaçla tedavisinin 7. günündeyim.

Kemoterapi ilaçları genelde serum içine karıştırılarak damardan verilmektedir. Yedi gün önce kemoterapi ilaçlarının verildiği büyük salonu andıran yere gittiğimde sıra sıra dizilen yatar koltuklardan birine oturdum. Garip bir heyecanın etkisindeydim. Benden önce gelen hastalara seruma karıştırılan ilaçlar verilmeye başlanmıştı. Bana da aynı işlemler yapılırken tam bir teslimiyetle olacakları ve sonuçlarını beklemeye koyulmuş, ilaçların damarımdan damla damla bedenime girdiğini hissetmeye çalışıyordum.

***

Bir ara sol yanımdan cılız bir ses duydum. Gözlerimi aralayıp baktığımda yan tarafımda benim gibi kemoterapi ilacı alan bir bayanın bana doğru seslendiğini gördüm. Yüzünü tamamen bana doğru çeviren 50-55 yaşlarındaki bayan sadece benim duyabileceğim kısık bir sesle:

“Geçmiş olsun.” dedi.

Salon büyük bir sessizlik içindeydi. Serum torbaları boşalan hastaların alarm zilleri sessizliği bozuyordu. Bir de boşalan serum torbalarını değiştirmek için gelip giden hemşirelerin ayak sesleri… Kısık sesli bayana:

“Teşekkür ederim, size de geçmiş olsun.” diye cevap verdim. Bayan yüzünü iyice benden yana dönerek:

“Eşin var mı?” dedi. “Evet var, çok şükür” dedim.

Kadın etrafa bir göz attı, sonra yine kısık sesiyle konuşmasını sürdürdü.

“Bak ablacığım! Şimdi beni iyi dinle. Ben kendime bir söz verdim. Tanıdık tanımadık hiç fark etmez. Herkese yaşadıklarımı anlatmalıyım. Anlatmalıyım ki ibret olsun! Ders olsun! Siz de bu anlattıklarımı herkese anlatın. Allah bazı günahların hesabını ahirete bırakmıyor. Bu dünyadaki iken hesap soruyor.”

Doğrusu kadının söyledikleri hem ilgimi çekmiş hem de şaşırmıştım! Bir anlığına dertlerimi ve içinde bulunduğum ortamı unutup dikkatimi anlatılanlara verdim. Tam bu sırada bayanın serum torbasının boşaldığını duyuran alarm zili çaldı. Hemşire gelirken sustu ve bekledi. Anlatacakları merakımı uyandırmıştı. Acaba ne anlatacaktı? Serumun değiştirme işi bitip hemşire uzaklaşınca bayan yine yüzünü iyice bana doğru dönüp kaldığı yerden devam etti:

“Benim bu yedinci seansım. Altı ay önce çıktı benim hastalığım. Hiçbir şeyim yoktu. Aniden oldu! Ama doğrusunu söylemek gerekirse ben bunu hak ettim. Niye biliyor musun? Kocam…”

Sözlerinin burasında titreyen sesine engel olmak için bekledi. Ağlamsı olmuş ve gözleri nemlenmişti. Kısa bir süre sonra devam etti:

“Ben kocama çok çektirdim. Ona resmen zulmettim. Hep kaynanam yüzünden!.. Ne var ki kaynanam öyle ters biri değil, tam aksine temiz yüzlü, yaşını başını almış olgun bir insandı. Aslına bakarsan ondan yana hiçbir şikâyetim olmadı. İçimde anlayamadığım bir kıskançlık dalgası esip dururdu ki önüne geçemezdim. Aklınız alıyor mu kocamı annesinden kıskanıyordum. Kocamı kıskanıyordum hem de annesinden… Evet evet kocamı annesinden kıskanıyordum, üstelik çok kıskanıyordum. Kocam annesine çok düşkündü. Evlendikten çok kısa bir süre sonra annesi de kocam da bendeki bu kıskançlığın farkına vardılar. Bunun üzerine annesi bize gelip gitmez ama kocam annesinin yanına gidip gelirdi. O annesine gidip geldikçe ben kapris yapar, kocama küser hayatı ona zehir ederdim. Kocamsa tam aksine temiz ve güzel duygularla bana bağlı bir insandı. Ben ne dersem diyeyim o bana aldırış etmezdi. Her zaman bana ve çocuklarımıza karşı derin sevgisini göstermekten mutlu olurdu. Bana da çocuklarıma da çok iyi bakar, bir dediğimizi iki etmezdi. İnanır mısın? Kocam tam otuz beş yıl benimle değil ama kaprislerimle uğraştı durdu. Kendisi üzülse de bunu hiç bana belli etmedi. Sevgisinden, merhametinden ve iyiliğinden zerrece ödün vermeden hep hoş görülü oldu. Kısacası beni olduğum gibi kabul etti ve öyle sevdi.

Fabrikamız var bizim. Bu nedenle hiçbir zaman maddi konularda sorunumuz olmadı. Kocamın sinirime dokunan tek tarafı annesine gösterdiği yakınlıktı. Ben ona ne yaparsam yapayım o annesini hiçbir zaman terk etmedi. Merhametini, sevgisini ve hoşgörüsünü annesinden hiç eksiltmedi. Tabii aynı ilgiyi hatta daha fazlasını bana ve çocuklarımıza daima gösterdi.

Ama ben var ya ben! Ah ah ben! Ben ona acımasızca, kalpsizce eziyet ettim. Her fırsatta onu sıkıştırdım. Üzülmesine, sinirlenmesine ve kızgınlıklarla dolu saatler geçirmesine sebep oldum. Dedim ya doğrudan doğruya ona zulmettim. Ben kendimi asla affetmeyeceğim. Biliyorum Allah da beni affetmez.”

Daha önce gözyaşlarını gizlemeye çalışan kadının yanaklarından gözyaşları sel gibi akmaya başlamıştı. Konuşma temposunu hiç bozmadan ağlayan birini ilk kez görüyordum. Kadın açıkça acı çekiyordu. Şimdi yaşadığı dertlerini bir yana koymuş yaptıklarının pişmanlığını yaşıyordu. Tam bu sırada benim boşalan serum torbasının alarm zili çaldı. Hemşire bize doğru gelirken gözyaşlarını silip yine sessizliğe gömüldü.

Hemşirenin uzaklaşmasıyla birlikte anlatmaya devam etti. Yüzü kıpkırmızı olmuştu. İlaçlardan mı, yoksa yaşadığı heyecandan mı bilemedim.

“Anlayacağın ablacığım, ben 35 yıllık evliliğimin yarısından fazlasını kocama yaptığım olumsuz tavır ve küsmelerle geçirdim. Ha! Kaynanam da Allah var çok iyiydi. Ama elimde değildi onu kocamdan kıskanıyordum. Evime bile istemezdim. Ne yazık ki kaynanam iki yıl önce bu kötü hastalığa yakalandı. Tek başına kalamazdı tabii. Kocam eve getirdi. Hizmetini bana bırakmaz, iş yerinden, günde üç beş kez gelir annesine hizmet eder giderdi.”

Sözünün burasında durdu. Soluklandı, gözlerini sağa sola çevirip bakındı. Sonra kaldığı yerden devam etti:

“Öleceğini hiç tahmin edemediğimden ona karşı yine zaman zaman domuzluk yapardım.”

Sözünün burasında kızaran gözlerinden yaşlar tekrar boşalmaya başladı. Ama akan göz yaşlarına aldırmadan o kısık sesiyle konuşmasına devam ediyordu.

“Kocam annesine, bebekler, çiçekler gibi baktı. Bir yıl sonra da kaynanam vefat etti. Çocuklar zaten evlenip gitmişlerdi. İkimiz yalnız kaldık. Kocam hiçbir zaman yaptıklarımı yüzüme vurmadı. Şimdi ona yaptıklarımı düşündükçe vicdanım sızlıyor. Vicdanımdaki sızı yiyip bitirecek beni. Dayanamıyorum çok ağır geliyor bana!.. Keşke yüzüme vurup, hesap sorsa… Her neyse! Olan oldu işte ve sonunda ne olduğunu sen de görüyorsun… Kaynanamın vefatından altı ay sonra da ben bu hastalığa yakalandım. Kocam, aynen annesine baktığı gibi bana da özenle bakmaya başladı. Şimdi diyorum ki, kocamın ayaklarını yıkasam da onun ayaklarının suyunu içsem, onu sırtımda taşısam, hakkını ödeyemem.”

Kurumaya yüz tutmuş gözyaşları yeniden sel olup coştu. Ama anlatacaklarını aynı kararlılıkla anlatmaya devam etti:

“Tanıdık tanımadık herkese diyorum ki, size değer veren kocanızın kıymetini bilin. Kapris, küsmek, kıskançlık gibi duygular insana yakışmaz. Bunlar eninde sonunda insanın vicdanını yaralayan yanlış duygulardır. Bilmiyorum yakalandığım bu hastalık geçer mi geçmez mi? Geçse bile inan ki kocama yaptıklarımın vicdanımda açtığı derin yara asla kapanmayacak… Düşündükçe acılarım daha da büyüyor. Pişmanlığın yakama yapışmış olmasından günlerim dertlerle dolu hep!”

Bu kez pişmanlık deryasında dolanıp duran bayanın son serumunun alarmı zili çaldı. Belli ki kalkıp gidecekti. Hemşire gelirken ben ona dönüp usulca:

“Üzülmeyin! Bakın ne güzel. Bu yaşanılanlar sizin derinliklerde gömülü duran güzelliklerinizi yüzeye çıkarmış. Şimdi tertemiz bir vicdanın sahibisiniz. Bir insan için bundan daha büyük güzellik yaşaması mümkün mü? Bir insanın hatalarını görebilmesinden, hatalarını kabullenebilmesinden ve pişmanlıklar duyabilmesinden daha büyük güzellik olur mu? Siz hatalarınızı görmüşsünüz. Ve Allah size tövbe kapısını aralamış. Allah tövbe eden kulunu geri çevirmez. Allah hastalığınıza da hayırlı şifalar verir inşallah.” dedim.

Bayan, elinin üzerinde ki serum çıkarılınca kalktı, giyindi, bana doğru bir adım attı. Yine kısık bir sesle:

“Eşin iyi biri mi?” diye sordu.

“Evet çok iyi.” dedim.

“Lütfen kıymetini bil. Bak benimki dışarıda beni bekliyor.” dedi. Gönlümün iyice ısındığı bayana dönüp:

“Allah gönlüne ferahlık verir inşallah. Bu anlattıklarınızı hiçbir zaman unutmayacağım.” derken o gözlerinde tatlı bir gülümsemenin ışıltısıyla kapıya doğru yöneldi.

***

Hayatımda bu kadar salt bu kadar yalın ve bu kadar açık kendini suçlayarak eleştiren birini görmedim. Ne diyeyim!.. Allah hepimizi sonunda pişman olacağımız davranışlardan korusun. İnsana en büyük cezayı veren yine kendi vicdanıdır. Allah vicdanı olmayanlardan hepimizi korusun…

***

Bir sonraki yazımda bana uygulanan ilk kemoterapiyi ve üzerimdeki etkilerini anlatacağım…

Saime Bilhan

https://www.sislioda.com
Etiketler:
Kemoterapi kıskançlık pişmanlık vicdan
Paylaş Tweetle Paylaş Paylaş Paylaş

Yazarın Diğer Yazıları

Unutulmayan İyilik… Yıl 1978. Zor, çok zor ama çok zor bir yıldı o yıl!.. Etim, kemiğim, kanım, canım, ...
Unutulmayan İyilik…
BİR SAATLİK ÖMÜR O sabah da diğer günler gibi sıradan bir gündü. Ev hanımları için hiç değişmeyen sabah ko...
BİR SAATLİK ÖMÜR
NASİBE!.. Sözlerime, merhum Mehmet Akif'in, "Bir gece" şiirindeki şu mısralarla başlamak istedim. İ...
NASİBE!..
Bir Kumruyla Söyleşi Hastalığın amansız pençesinde kıvranan yaşlı kadın pencereden dışarıya bakıyordu. Yakında...
Bir Kumruyla Söyleşi

Yorum Yazın

Cevabı iptal etmek için tıklayın.

Kullanıma İzin Verilen HTML Kodları : <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>

Renkli Deneme

Çizgi’m Bilmek İstiyorum Unutulmayan İyilik… BİR SAATLİK ÖMÜR Mevlana’dan Deyişler
  1. Çizgi’m Çizgi’m
  2. Bilmek İstiyorum Bilmek İstiyorum
  3. Unutulmayan İyilik… Unutulmayan İyilik…
  4. BİR SAATLİK ÖMÜR BİR SAATLİK ÖMÜR
  5. Mevlana’dan Deyişler Mevlana’dan Deyişler

En Son Haberler

Çizgi’mAsgari Ücret fiyaskosu, Emekli Yılının belleğimde yerleşen korkusu, Aile Yılı......
Çizgi’m
Bilmek İstiyorumYaşım onbeş, Herkesle kardeş kardeş, Özgürce yaşamak istiyorum. Düşüncelerim beni......
Bilmek İstiyorum
Unutulmayan İyilik…Yıl 1978. Zor, çok zor ama çok zor bir yıldı......
Unutulmayan İyilik…
BİR SAATLİK ÖMÜRO sabah da diğer günler gibi sıradan bir gündü. Ev......
BİR SAATLİK ÖMÜR
Mevlana’dan DeyişlerEy altın sırmalı giysiler giymeye, altın kemerler takınmaya alışmış adam,......
Mevlana’dan Deyişler
  • Seri İlanlar
  • Firma Rehberi
  • Güncel
  • Manşetler
  • Ekonomi
  • Dünya
  • Spor
  • Politika
  • Yaşam
  • Şiir
Sitemizde yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz.. Görüş ve önerileriniz için info@sislioda.com adresine e-posta gönderebilirsiniz.
Copyright © 2016 - Sislioda Her Hakkı Saklıdır.

Tasarım ve Programlama: Ajans5.Net