Müslümanların Kaderinde mi Var?

Bilimden, teknolojiden uzak…
Moral değerlere yabancı.
Birlik beraberlik özlemlerinin can çekiştiği ortamlarda.
Aklın ötelere itilip akıl danışmanlığının gösterişli aldatmaları arasında savaşmak!..
Müslümanların kaderinde mi var?
Nedendir bu belalar fırtınasının arasına girip yol almak?
Ve eridikçe erimek!
Savaştıkça daha çok savaşma özlemi çekmek…
***
ABD Irak petrollerini ele geçirmek için yerli işbirlikçilerini kullanmıştı. Ne var ki bunu yeterli görmemiş, kendi askerlerini de Irak’a getirip savaştırmıştı. Tabii ki silah üstünlüğünün yarattığı aşırı dengesiz bir ortamda savaşa girdiler ve Saddam Hüseyin’i hiç kimsenin beklemediği kadar kısa bir süre içinde yakaladılar.
Egemen oldular, sömürünün kitabını yazdılar.
Irak’ın zenginliğine doğrudan doğruya el koydular. Aldılar götürdüler ve alıp götürmeye devam ediyorlar…
Ne var ki bu arada özellikle canlı bombalar ABD askerlerine karşı etkili oldu. Can vermeye başladılar. Askerlerini yitirdikçe ABD kamuoyundan ses yükseldi: ”
“Yeter!..” diye…
İşte bundandır ki askerlerinin çok büyük bir bölümünü çektiler Ortadoğu’dan…
Ama gitmediler!..
***
Halletmeleri gereken Suriye vardı.
Aracı kullandılar. Taşeron yani…
Sonra IŞİD terör örgütünü yapılandırıp ileri sürdüler.
Arap Arap’ı öldürsün diye…
Müslümanlar birbirini yesinler diye!
Hepsinden önemlisi İslamiyet’in dünyadaki görüntüsünü kanla, vahşetle, insanlık dışı tutumlarla süslesinler diye…
Her yerden kan akmaya başladı. Oluk gibi…
Cıvık, irin dolu…
***
Araplar yüzlerini çevirip ABD’ye baktılar.
“Bize yardım et,” diye…
Trump anasının gözüydü. Paranın geleceği yerden tavuğu esirgemezdi. İlk yurt dışı gezisini Suudi Arabistan’a yaptı. Altın madalyayı görünce karşısında dizlerini büktü.
Hiç tahmin etmiyordu ama Suudi Arabistan’a 110 miyar dolar değerinde silah pazarladı. (Kimilerine göre çok daha fazlaydı bu satış!)
Ve Arapları tanıdı…
Nasıl yararlanacağını.
Nasıl eline alıp çevireceğini.
Ve nasıl devireceğini…
***
Trump ülkesine döndükten kısa bir süre sonra dedi ki:
“…Ortadoğulu milletler, kendilerinin yerine ABD gücünün düşmanlarını ezmesini bekleyemez.”
Gayet açık ve pürüzsüz bu açıklamayla demek istiyordu ki:
“Siz öldürün birbirinizi!..”
“Bize düşen size silah satmaktır ki bu konuda kusur etmeyiz.”
“Gerçi sattığımız silahların teknolojisini dahi kullanmayı beceremezsiniz, ama olsun. Birbirinizi öldürmeniz yeter bize. Az ya da çok… İsteğimiz birbirinizi öldürmeniz… Bir de devamlı olsun bu hiç ardı arkası kesilmesin!.. Bu kadarı kâfidir bize…”
Bir de hedef gösterdi. Der ki:
“İşte İran!”
Arapların Katar’a uygulamaya başladıkları ambargonun Trupm ziyareti sonrasına denk gelmesi tesadüf değildir elbet…
***
Trump odur ki çoğunluğu Müslüman olan Suriye, Libya, Somali, İran, Yemen ve Sudan vatandaşlarının ABD’ye seyahatine ve mülteci olarak girişlerinin askıya alınmasına karar verdi.
Yüksek Mahkemenin bu karara kısmen de olsa onay vermesi Trump’un havalara uçmasına yetti de arttı bile!..
***
Sözünü pek etmedik. Laf arasına laf karışmasın diye Türkiye’yi devreye sokmadık.
Ama.
Bilinmelidir ki Türkiye ABD’nin bu uygulamasından asla istisna değildir.
ABD, Süleymaniye’de askerlerimizin başına çuval geçirirken bu yönde hareket etmiştir.
Biraz farklı da olsa, Sayın Cumhurbaşkanının korumaları için çıkardıkları yakalama kararı da aynı amaca hizmet etmektedir.
***
Yaz bitmez, say sonu gelmez…
Müslümanlar!..
Ne olur gerçekleri görün!
Ve uyanın artık…

sislioda.com