Millî Bayramlar Tarihsel Onurumuzdur. ‎

ABD, S-400’leri bahane ederek:
“Artık F-35’te yoksunuz!” der ve bizleri daha da zor günlerin beklediğini söyler, aba altından sopa göstermeye gerek duymadan tehditler savurur.
Doğu Akdeniz’de Güney Kıbrıslı Rumlar ve daha birçok ülkenin doğalgaz arama çalışmaları sürerken kimse sesini çıkarmaz. Türkiye, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin izin verdiği bölgelerde doğalgaz sondaj çalışmalarına başlayınca kıyamet kopar.
AB’den adeta borazandan çıkmışçasına çirkin bir ses duyulur:
“Türkiye ile üst düzey temaslarını ve Hava Taşımacılık Anlaşması müzakerelerini askıya aldıklarını” açıklar.
ABD, Yunanistan ve daha bilmem kaç ülke sondaj çalışmalarımızı hemen kesmemizi ister…
Mehmetçiklerimiz Suriye’de, Irak’ta ve Anadolu’nun her köşesinde bölücü terör örgütü PKK ve yandaşlarıyla amansız bir mücadele vermektedir…
***
Yani millî birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz günler birbirini kovalamaktadır.
İç içe ve ardı ardına kucaklaşmamız gereken günlerdir. Bir olursak birliğimizden doğan güç dışa yansıyacaktır.
Ne güzel bir tesadüftür ki kenetlenmemizi sağlayacak Kurban Bayramı ve ardından 30 Ağustos Zafer Bayramı yaklaşmaktadır.
***
Ama gelin görün ki:
Bursa Büyükşehir Belediye Meclisi’ne Kurban Bayramı günlerinde ulaşımın ücretsiz yapılması önerisi verilirken, CHP Grubu alınacak karara 30 Ağustos Zafer Bayramı gününün de dahil edilmesini önerince; arı su bulandırılmış, millî birlik ve beraberliğimize hiç umulmayan yer ve zamanda bir darbe indirilmiştir.
Kürsüde Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş bulunmaktadır. Öneri zoruna mı gitmiştir nedir? Dayanamaz alaycı bir tavırla:
“O zaman Ormancılık Günü’nde de tatil yapalım!” deme gafletinde bulunur!
Gelen tepkiler olur, ortam iyice gerilir ve hiç umulmayan bir anda kargaşa çıkar…
Kucaklaşmak ve birliği yansıtmak için gelen fırsat zıtlaşmaya dönüşür. Dışa gücümüzü yansıtacağımıza parçalanan duygu ve düşüncelerimizin oluşturduğu güçsüzlüğümüz dışa yansır!..
***
Ormancılık Günü üzerinden epey de zaman geçmiş! Tam dört (4) ay… Peki nereden aklına esmiş de böyle bir kıyaslama yapmıştır?
Başkanın beyninin içini elbet bilemeyiz, ancak olası bir bilinçaltı verisinin dışa yansıması gibi durmaktadır.
***
Millî bayramlarımızı horlama anlamına gelecek karşı çıkışların yaşandığını biliyoruz.
Ve bu karşı çıkışlar bitmeyecek gibi görünüyor!
Birbirinin devamı olan incitici tavırlar devam edecek gibi…
Ne yazık ki belli bir süredir millî olan değerlerimiz; horlamaların, küçümsemelerin ve aldatıcı yalanlamaların furyasına kapılmıştır.
Aslına bakarsanız millî bayramlar tarihsel onurumuzdur.
30 Ağustos da öyle değil mi? Hem de koca bir tarihsel onurumuzdur. Bağımsızlığımıza kavuşmamızın, kurtuluşumuzun ilanıdır. Kendisinden üstün konumda bulunan Yunan ordusunu dahiyane bir planla perişan eden ordumuzun tarihe geçen destansı bir zaferidir.
30 Ağustos bir kükreyiştir…
30 Ağustos bir silkiniştir…
Üzerimize sinen bedbinlikten sıyrılmamızın, Çanakkale’den itibaren dik duran başımızın dik durmasının bir tesadüf olmadığının kanıtıdır. Lozan’ı kuran dipçik darbesinin benzersiz onurudur.
***
Ama…
Ne yazıktır ki…
Ne gaflettir ki…
Ne acıdır ki TBMM çatısı altında:
“Türk – Yunan Savaşı olmamıştır!” diyenler dahi olmuştur.
Bu ve benzeri alçalmış zihniyetlerden farklı olmayan bakış açıları sadece cehaletin ve aldatılmışlığın yüzkarasıdır. Bunlar yüzsüzlüğün, iğrençliğin tarihsel örnekleri değil de nedir?
Kendi varlıklarını sürdürmeyi aman bilmez bir Atatürk düşmanlığında görenler farklı yaklaşım içinde değildir. Onlar ki Atatürk’ün tarihe kazınmış başarılarını dahi YOK SAYMA cüretini göstererek onun değerini halkımızın gözünden düşüreceklerini uman aymazlardır.
***
Bu ülkenin, bu ülke insanının artık ayrıştırmaya, ayrıştırılmaya değil birleştirmeye ihtiyacı vardır.
Bir olduğumuzda gücümüzün benzeri olan bir başka olayı tarih kitapları yazmamıştır.
Yeter ki kendimizi aldatıcıların hain oyunlarından kurtaralım ve gerçekleri görelim…
 
Hüseyin Yeğin
 
sislioda.com