• Çizgi’m
  • Bilmek İstiyorum
  • Unutulmayan İyilik…
  • BİR SAATLİK ÖMÜR
  • Mevlana’dan Deyişler
  • KIBRIS Gazisi E.P.Kd.Alb.Niyazi KÜLAHLI’ya-1 “””””””
  • NASİBE!..
  • Daha da Sarıl Bana, Bırakma Beni…
  • ULUSLARARASI BAŞARI GÖRMEZLİKTEN GELİNEMEZ!..
  • Cumhuriyete Saldırılar Bitmedi, Bitmeyecek…
  • Bir Zamanlar Kahramandı!.. Meğer…
  • Bir Kumruyla Söyleşi
  • Çok Şükür Değiştim dedi ve Lefkoşa Büyükelçisi Oldu
  • İlah Olmadı Put da Olmadı Allah’ın Kuluydu…
  • Çocuk acılar içinde.
  • Üye Ol
  • Üye Girişi
    • Anasayfam Yap
      • Sitene Ekle
      • Amacımız
      • Künye
      • İletişim
Sislioda
    •  
    • Anasayfa
  • Güncel
  • Ekonomi
  • Dünya
  • Spor
    • Canlı Sonuçlar
    • İstatistikler & Puan Durumu & Fikstür
  • Politika
  • Şiir
  • Sağlık
  • Teknoloji
  • Yazarlarımız
  • Seri İlanlar
    • İlan Ekle
  • Firma Rehberi
    • Firma Ekle
20.06.2025 07:31:38
  • Kültür Sanat
  • Magazin
  • Gazeteler
  • Video Galeri
  • Foto Galeri
sislioda.com Bizi Facebook'dan takip edin
sislioda.com Bizi Twitter'dan takip edin
Anasayfa » Genel
Saime Bilhan

Korkulu İKİLEM ve SINAV

Eklenme Tarihi: 5 Kasım 2016 Cumartesi
Eklenme Saati: 16:40
Okunma Sayısı: 321
Tweetle
Saime Bilhan saime.bilhan55@gmail.com
Yazdır
Yazıyı Büyüt Yazıyı Küçült
Korkulu  İKİLEM  ve  SINAV

Hayattaysak her an sınava çekildiğimizin de bilincinde olmamız lazım.
Şükretmek, kanaatkâr olmak, elimizdekinin kıymetini bilmek sınavda olduğumuzun farkındalığını yaşatır bize. Yoksa, elde edemeyeceğimiz şeyler için hayatı hem kendimize hem de çevremizdekilere çekilmez kılarız. Bu aşamada tabi tutulduğumuz sınavdan başarısız olacağımızı söylememe gerek yok sanırım…
***
İnsanın çevresine ibretle bakmasını bilmesi bir erdemdir. Çevresine ibretle bakanlar neler görür neler!.. Tabii ki görenler duyar aynı zamanda… Öyle şeyler görür ve duyar ki haddi hesabı yoktur. Üstelik nice sınır tanımazlar da önünde geçiş yapıp durur. “Yok canım! Bu kadar da olmaz!” diyesi gelir insanın…
“Yok canım! Bu kadar da olmaz!” diyebileceğiniz yaşadığım bir olayı anlatayım sizlere…
****
Üç gün önceydi. Markete gitmek için evden çıktım. Yolumu kısaltmak için çocuk parkından geçerken, gözüm yolumun üstünde boş duran banka ilişince biraz oturmaya karar verdim. Ruhumu dinlemek istiyordum.
Oturup derin bir nefes aldım. Çevre sessizdi! Hayret hiç çocuk görünmüyordu ortalıklarda! Çocuk olmayınca parklar sessiz olur, öksüz olur, bir de yetim kalmış gibidir…
Üç dört metre uzağımdaki bankta iki genç bayan oturmuş hararetli hararetli konuşuyorlardı. İç dünyamı dinlemek istediğimden gözlerime perde çektim adeta, kulaklarım da tıkandı kendiliğinden. Artık benden başkası yoktu parkta…
Bulunduğum yer parkın dip tarafına yakındı ve sol yanından geçen ana cadde dikkat çekiyordu. Bir ara gözüm cadde kenarında duran çöp konteynırlarına takıldı. Yan yana duran iki adet konteynırın ortalarından yükselen bir ağaca gözle görülür şekilde asılmış poşetler de dikkatimi çekti. Kendimi dinlemeyi bıraktım. Poşetlerin ne amaçla oraya asılmış olabileceği sorusuna cevap ararken, üstü başı perişan iki küçük çocuk hızlı adımlarla oraya yaklaştı. Arada bir kısa aralıklarla koşuyor, sonra yine yürümeye koyuluyorlardı.
Çöp konteynırlarının yanına gelince durdular. Biri konteynırların içine başını sokarken diğeri geldikleri yöne doğru merakla bakıyordu. Birini bekliyor olmalıydılar!
Çok geçmeden çocuğun baktığı yönden 30-35 yaşlarında, zayıf uzun boylu bir adam göründü. O da adımlarını hızlı hızlı atıyordu ama sanki bedenine bir halsizlik egemendi. Çocuk adamı görünce sevindi. Uzakta olmama rağmen çocuğun gözlerindeki sevinci okumam zor olmadı. Gelmekte olan adamın pantolonunun arkasından dışarı çıkan gömleğinin ucu kir doluydu. Kapkara!.. Çocukların yanına geldi, hiç beklemeden çöp konteynırının içine doğru eğilip karıştırmaya başladı. Çocuklardan biri ağacın dalına asılı duran iki poşeti adama göstererek gözleri sevinç dolu seslendi. Arapça konuşuyordu:
“Baba, dedi, orada ekmek var!”
Adam ellerini konteynırdan süratle çekip beklemeden ağacın dalına uzanıp iki poşeti de aldı. Poşetin birini çabucak açtı, içinden hiç bölünmemiş bir ekmek çıkardı. Diğer poşeti yere koyup elindeki ekmeği şöyle birkaç kez çevirip baktı sonra, iki eline alıp kurumaya yüz tutmuş ekmeği ikiye böldü. Doğrusu zorlanmıştı biraz. Böldüğü ekmeğin bir parçasını kısa çocuğa, diğer parçasını da boyu azıcık daha uzun olana verdi.
Beklemedi. Yere koyduğu diğer poşeti aynı çabuklukla açtı. Başını eğip poşetin içindekini kokladı. Anında başını geri çekti. Poşete bir düğüm atıp yüzünü buruşturarak tekrar ağacın dalına astı.
Çocukların elindeki ekmeği büyük bir iştiha ile yediklerini gördüğünde yüzü aydınlandı adamın. Karalarla kaplı yüzü adeta renk değiştirdi, sevinç doluydu. Hayret! Sevinç, bir insanın yüzünde böylesine renk değişikliği yapabiliyor muydu?
Adam dönüp çöp konteynırlarının içini karıştırmaya koyulurken mutlu ve halsizdi. Yorgunluk pençesini adamın sırtına atmışçasına daha da eğildi…
***
Bu arada çocuklardan büyük olanı eliyle adamının kalçasına dokundu. Adam oralı bile olmadı. Çocuk bu kez elini yumruk yapıp babasının sırtına vurdu birkaç kez! Adam doğrulduğunda kızgındı. Ters ters baktı çocuğun yüzüne. Konuşmuyordu ama “Ne var?” anlamında bakışlarını çocuğa yönelttiğini oturduğum yerden rahatlıkla görebiliyordum.
Çocuk da konuşmuyordu. Babasına bakıp elindeki ekmeği ikiye bölmeye çalıştı ama başaramadı. Anlaşılan hayli sertleşmişti ekmek! Çocuk başaramayacağını anlayınca hızla ekmeği ağzına götürüp küçük bir parça kopardı, geriye kalan ekmek parçasını olduğu gibi babasına uzattı.
Babası bir çocuğa bir de kendisine uzatılan ekmek parçasına baktı. Belli ki almak istemiyordu. Ama “Hayır almayacağım!” da demiyordu. Çocuk elindeki ekmek parçasını biraz daha ileriye uzattı. Konuşmuyordu yine. Babası kısa bir ikilem geçirdi. Tam çöp konteynırına eğilmek üzere idi ki vazgeçti ve ekmek parçasını aldı. Gözleri irileşmiş elindeki ekmeği hızla ağzına götürmüştü. Birkaç lokma yedikten sonra kalan ekmeği yine çocuğa uzattı. Eliyle çocuğun başını okşarken saçlarını kir içinde bırakmıştı.
Çocuk ekmek parçasının kalanını aldığında beklemeden ağzına götürdü. İki çocuk yarışırcasına ellerinde kutsal bir emanetmiş gibi tuttukları ekmeği yiyorlardı. Sanırsınız ki sucuk ekmek ya da Hamburger yiyorlar!..
İkisinin de kara yüzünden mutluluk akıyordu. İnsan, diğer insanlardaki sevincin mutlulukla buluştuğunu gördüğünde seyrine doyamaz. Derin bir nefes alıp çocukların sevinç dolu mutluluklarını beynimin derinliklerine kazımak istedim.
Olan biteni seyrederken bir yandan da içim acıyla doluyordu. Sonra bu manzaranın şokundan kurtulup, aceleyle karşıda ki fırına gitmek için kalktım. Niyetim iki ekmek v.s alıp onlara vermekti.
Koşar adımlarla yolu tam geçtim ki: “Ya dönene kadar giderlerse!” diye düşünüp işimi sağlama almak için çocukları ve babasını yanımda markete götürmek için tekrar döndüm.
O da ne! Eyvah yoklar! Birkaç dakika içinde nereye gitmiş olurlar ki?
Hani derler ya ben diyeyim iki dakika siz deyin üç dakika. Sağıma soluma deli gibi bakınıp durdum.
Sanki buhar olup uçmuşlardı.
Erken davranmadığım için kendimi suçladım. Dizlerimin bağı çözülmüştü adeta. Çaresiz tekrar az önce oturduğum banka döndüm.
***
Yorgun ve mutsuz bedenimi banka bıraktığımda az ötemde konuşup duran genç bayanlara gözüm takıldı. O ana kadar dikkatimi çekmeyen o iki genç bayan, az önce tanık olduğum dünyadan habersiz kendi dünyalarını yüksek denecek bir sesle birbirine anlatıyorlardı.
Biri şöyle diyordu:
“Arkadaşım haklı değil miyim? Beş para etmezin biri kalkıp bana hava atacak. Sen kimsin de benim arabamın modeliyle dalga geçiyorsun? Yok yok, bak gör! Ona ne yapacağımı bir gör bakalım. İtalyan modeli mobilyalarım gelince onu kahve içmeye çağıracağım. Yüzünün ne hâl alacağını merak ediyorum!”
Karşısındaki şaşkınlıkla: “Senin mobilyaların yeni değil miydi?” dedi.
“Evet ama bıktım ayol. Bir daha mı geleceğiz dünyaya. Boş ver!.. Nasıl olsa ne istersem Serhat “yok” demiyor. Amaaan boş ver….”
***
Duyduklarım beynimi alt üst etmişti.
Az önce gördüklerim mi gerçekti, yoksa şimdi duyduklarım mı?
Korkulu bir ikilem yakama yapıştı. Değerler dünyasında dönüp durur oldum. Ne yapacağımı, ne düşüneceğimi; daha doğrusu neyin ne olduğunu bilmez bir hâlde oturduğum yerden kalktım.
Evet, iki ibret dolu durum!
***
Daha fazla düşünüp yorum yapmak istemiyorum.
Sadece şu; “Bir daha mı geleceğiz dünyaya?” sözü üzerine bir şey söylemeliyim.
Bu dünyaya gelişimizin amaçlarından en önemlisi Yüce Allah tarafından sınava tabi tutulmamız değil midir? Bu dünyadan gittikten sonra dünyada yaptıklarımızın telafisi yok ki!.. Varlık yokluk ikileminin yahut dünyada sahip olduğumuz ya da sahip olmadıklarımızın değerini bilmez isek hâlimiz nice olur?
Yorumu sizlere bırakıyorum.
Allah uyuyan kalplerimizi uyandırsın.

Saime Bilhan

sislioda.com

Etiketler:
çöp DÜNYA ikilem konteynır korkulu ikilem sınav
Paylaş Tweetle Paylaş Paylaş Paylaş

Yazarın Diğer Yazıları

Unutulmayan İyilik… Yıl 1978. Zor, çok zor ama çok zor bir yıldı o yıl!.. Etim, kemiğim, kanım, canım, ...
Unutulmayan İyilik…
BİR SAATLİK ÖMÜR O sabah da diğer günler gibi sıradan bir gündü. Ev hanımları için hiç değişmeyen sabah ko...
BİR SAATLİK ÖMÜR
NASİBE!.. Sözlerime, merhum Mehmet Akif'in, "Bir gece" şiirindeki şu mısralarla başlamak istedim. İ...
NASİBE!..
Bir Kumruyla Söyleşi Hastalığın amansız pençesinde kıvranan yaşlı kadın pencereden dışarıya bakıyordu. Yakında...
Bir Kumruyla Söyleşi

Yorum Yazın

Cevabı iptal etmek için tıklayın.

Kullanıma İzin Verilen HTML Kodları : <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>

Renkli Deneme

Çizgi’m Bilmek İstiyorum Unutulmayan İyilik… BİR SAATLİK ÖMÜR Mevlana’dan Deyişler
  1. Çizgi’m Çizgi’m
  2. Bilmek İstiyorum Bilmek İstiyorum
  3. Unutulmayan İyilik… Unutulmayan İyilik…
  4. BİR SAATLİK ÖMÜR BİR SAATLİK ÖMÜR
  5. Mevlana’dan Deyişler Mevlana’dan Deyişler

En Son Haberler

Çizgi’mAsgari Ücret fiyaskosu, Emekli Yılının belleğimde yerleşen korkusu, Aile Yılı......
Çizgi’m
Bilmek İstiyorumYaşım onbeş, Herkesle kardeş kardeş, Özgürce yaşamak istiyorum. Düşüncelerim beni......
Bilmek İstiyorum
Unutulmayan İyilik…Yıl 1978. Zor, çok zor ama çok zor bir yıldı......
Unutulmayan İyilik…
BİR SAATLİK ÖMÜRO sabah da diğer günler gibi sıradan bir gündü. Ev......
BİR SAATLİK ÖMÜR
Mevlana’dan DeyişlerEy altın sırmalı giysiler giymeye, altın kemerler takınmaya alışmış adam,......
Mevlana’dan Deyişler
  • Seri İlanlar
  • Firma Rehberi
  • Güncel
  • Manşetler
  • Ekonomi
  • Dünya
  • Spor
  • Politika
  • Yaşam
  • Şiir
Sitemizde yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz.. Görüş ve önerileriniz için info@sislioda.com adresine e-posta gönderebilirsiniz.
Copyright © 2016 - Sislioda Her Hakkı Saklıdır.

Tasarım ve Programlama: Ajans5.Net