• Çizgi’m
  • Bilmek İstiyorum
  • Unutulmayan İyilik…
  • BİR SAATLİK ÖMÜR
  • Mevlana’dan Deyişler
  • KIBRIS Gazisi E.P.Kd.Alb.Niyazi KÜLAHLI’ya-1 “””””””
  • NASİBE!..
  • Daha da Sarıl Bana, Bırakma Beni…
  • ULUSLARARASI BAŞARI GÖRMEZLİKTEN GELİNEMEZ!..
  • Cumhuriyete Saldırılar Bitmedi, Bitmeyecek…
  • Bir Zamanlar Kahramandı!.. Meğer…
  • Bir Kumruyla Söyleşi
  • Çok Şükür Değiştim dedi ve Lefkoşa Büyükelçisi Oldu
  • İlah Olmadı Put da Olmadı Allah’ın Kuluydu…
  • Çocuk acılar içinde.
  • Üye Ol
  • Üye Girişi
    • Anasayfam Yap
      • Sitene Ekle
      • Amacımız
      • Künye
      • İletişim
Sislioda
    •  
    • Anasayfa
  • Güncel
  • Ekonomi
  • Dünya
  • Spor
    • Canlı Sonuçlar
    • İstatistikler & Puan Durumu & Fikstür
  • Politika
  • Şiir
  • Sağlık
  • Teknoloji
  • Yazarlarımız
  • Seri İlanlar
    • İlan Ekle
  • Firma Rehberi
    • Firma Ekle
19.06.2025 22:14:30
  • Kültür Sanat
  • Magazin
  • Gazeteler
  • Video Galeri
  • Foto Galeri
sislioda.com Bizi Facebook'dan takip edin
sislioda.com Bizi Twitter'dan takip edin
Anasayfa » Dünya
Saime Bilhan

Karanlık Oda…

Eklenme Tarihi: 9 Kasım 2021 Salı
Eklenme Saati: 18:01
Okunma Sayısı: 321
Tweetle
Saime Bilhan saime.bilhan55@gmail.com
Yazdır
Yazıyı Büyüt Yazıyı Küçült
Karanlık Oda…

Geçen yazımda “sabır” sözcüğü üzerinde epeyce durmuş, onda gizlenen ulvi değerleri hem algılamaya hem de sizlere anlatmaya çalışmıştım. Sonuç olarak “sabır” benim için boynumdan çıkarmadığım altından bir kolye olmuştu. Onu boynuma asarken, her hareketimde, her düşüncemde başlangıç noktası yapmıştım. Sabırla daha da olgunlaşacağıma ve Yüce Allah katında bağışlanacak bir kul olacağıma inancım artmış günlerimi geçiriyordum.

Tabii ki bir yandan da tedavi olmanın yollarını araştırıyor, bu yönde ne gerekirse yapmaya çalışıyordum. Eşim ve çocuklarım bu konuda bana boşluk bırakmayacak şekilde her şeyimle ilgileniyorlardı. Sahiplerim vardı. Dara düştüğümde elimi tutacak, gönül rüzgârım rastgele estiğinde onu durduracak ve herşeyiyle beni teselli edecek can bildiğim canımın parçaları yakınlarım. Elbette en büyük dost ve yardımcının Allah olduğu bilinciyle bunları dile getiriyorum.

Kanser hastalığımın açıkça ortaya çıkmasının ardından bir sıra inceleme ve tetkikler devam etti. PET-CT çekeceklermiş. “Tamam, dedim, ne çekeceklerse çeksinler ben hepsine varım.”

Adını sonradan öğrendiğim, Pozitron Emisyon Tomografisi’nin (İngilizce yazılımı Positron Emission Tomography şeklindedir) baş harflerinden oluşan PET çekimi sırasında yaşadıklarımı size anlatmadan rahat edemem… CT ise Computed Tomography sözcüklerinin baş harflerinden alınmış, biz buna Bilgisayar Tomografi diyoruz.

Sanırım tam bir teslimiyet içinde olan bitene rıza gösterdiğimi siz de anlamışsınızdır. Artık ne yapılacaksa yapılsın tam bir teslimiyet içindeydim. İlk üzüntü ve kaygı dalgasını atlatmış kısmen yaşamımın olağan akışına dönmüştüm. Öyle ki arada bir güldüğüm dahi oluyordu!..

***

PET çekimi öncesinde yaklaşık 1,5 litre su içmemi söylediler. Bu kadar suyu çok kısa sürede içmekte biraz zorlansam da sonunda istedikleri suyun tamamını mideme doldurdum. Ardından damar yoluyla iki iğne yaptılar. Gerek doktorlar gerekse hemşireler yaptıklarının gerekçesini anlatmıyor, daha doğrusu anlatmayı uygun görmüyorlardı. Bana kalırsa bu konuma gelen hastanın ne soru soracak ne de verilen cevapları dinleyecek hâli olmuyordu. Hatta anlatsalar bile can derdine düşenlerin anlatılanlara kulak vereceğine inanasım gelmiyordu.

Daha sonra öğrendim ki yapılan iki iğneyle damardan vücuduma radyofarmasötik ilaç (radyoaktif ilaç) vermişler. Bu ilaç hastalıklı bölgede yoğunlaşıp hedef alınan kitlenin daha net görüntülenmesine yardım ediyormuş. Amacım sizlere tıpla ilgili kırık dökük bilgiler vermek değil!.. Zaten istesem de yapamam ya!

Derdim PET çekimi öncesinde ve sırasında yaşadıklarımı sizlere kısmen anlaşılabilir bir keşilde iletebilmek.

***

Damardan verilen ilaç bedenime yayılırken soğuk bulduğum bir odada beklememi istediler. Yalnızdım!..

Düşüncelerim tıtısa kalkmış bir atın gidişini andırırcasına hızlandı. Sonra dörtnala uçarcasına gitmeye başladı. Dosdoğru gitmiyordu. Arada bir sağa sola yalpalıyor ve yalnızlığın karamsar girdabına beni sürüklüyordu. Kendimi çelimsiz, güçsüz ve biçare hissediyordum. Bu gidiş çok sürmedi.

Bir an bulunduğum ortamdan koptum ve koşar adımlarla gitmeye başladım. Önümde uzunan yolun ucu bacağı görünmüyordu. Uzun mu uzun! Hızlanmış olmam çevremde soğuk rüzgârların esmesine sebep oldu. Bu hıza dayanmam mümkün değildi. Bir an dönüp arkama baktım. Eyvah bir arpa boyu yol dahi almamışım. Yerimde saymadığıma, aksine koşar adım gittiğime emindim. Öyleyse neden önümdeki yolu katedemiyordum? Telaşlandım…

Tam egemen olamadığım bir gücün etkisindeymişim gibi bir ses duydum. “Koş,” diyordu bana, aslına bakarsanız ben koştuğumu sanıyordum. Ne çare ki ardıma baktığımda koşmadığımı, koşamadığımı görüyordum. Aniden karşıma bir duvar çıkıyor. O da ne? Eyvah önümdeki duvara tosluyorum. Adeta duvarın içine girmişim gibi. Ne geri dönebiliyorum ne de önümde duran duvarı aşabiliyorum. Hiç olmazsa arkamı duvara döneyim derken gücüm kesiliyor. Zorla arkamı duvara döndüğümde dizlerimin taşıyamadığı bedenimi usulca bırakıp çöküyorum olduğum yere. Sırtımı ve başımı yaslıyorum duvara. Önümde uzanan acayip bir boşluk uzadıkça uzuyor. Gözlerim kapatıyorum. Dayanılacak gibi değil! Bekliyorum.

Sonra üşüdüğümü hissediyorum. Kollarımı birbirine kavuşturup ısınmaya çalıştıkça daha çok üşüyorum. Son bir umutla gözlerimi açtığımda kararıyor çevrem, kapkaranlık bir yerde olduğumun ayrımına varıyorum.

Başımı sağa sola çevirip bir ışık, bir çıkar yol ararken sağ tarafta bir ışık hüzmesi çarpıyor gözüme. Gözlerim o ışık hüzmesine takılıp kalıyor. Yeniden başlıyorum düşünmeye. Sorular soruyorum kendi kendime:

“Nerdeyim ben?”

Sanki dünyayla alakam kesilmiş. Dünya hayatımla ilgili en ufak bir bilgi hatırlamadığım gibi tanıdıklarımdan hiç kimse gelmiyor aklımda. Hafızam tamamen silinmiş bomboş…

Takılı kaldığım ışık hüzmesinden istemeye istemeye başımı çevirip tekrar kapatıyorum gözlerimi. Ve aklımın işleyişini durdurup kendimi karanlığa veriyorum.

***

İşte tam bu sırada nasıl olduysa yavaş yavaş aklımın dengeli işleyişi önümü aydınlatıyor. Yeniden düşünmeye başlıyorum. Tamam! Hatırlıyorum karanlık bulduğum odaya girişimi.

Hızla çeviriyorum başımı sol taraftaki ışık hüzmesine. Oranın lavabo kapısı olduğunu hatırlıyorum. Sanki her şey yerli yerine oturuyor ve donduğunu sandığım aklım yavaş yavaş çözülüyor.

***

Yaşadıklarım benim için zordu. İlk defa benim bir parçam olduğunu öğrendiğim KANSER sözcüğü balyoz gibi kafama inmişti. O ana kadar, sanki başımın üzerinde tonlarca ağırlık havada dururken birden başımın üzerine inmiş ve ben o ağırlığın altında eziliyorum. Aynen bilgisayar ekranındaki tüm bilgilerin bir anda kaybolup kısa süre sonra tekrar geri gelmesi gibi… Çok şükür fafızam geri gelmişti.

Çok net hatırlıyorum, PET-CT çekimi için bu odadaydım. Oda soğuk olmasına rağmen içim geçmiş, nasıl olmuşsa uyuyakalmışım!.. Kâbustan karanlığa uyanmak gibi kendime gelmiştim. İliklerime kadar üşüdüğümü hissederken ismimin çağrıldığını duydum.

Hantallaşmış ve uyuşmuş bedenimi oturduğum koltuktan zorla ayırırken vücudumun ne kadar kaskatı kesilmiş olduğunu hissettim.

Önce ışık hüzmesinin bulunduğu tarafa yöneldim ama oranın lavabo olduğunu hatırlayınca sağ tarafıma dönüp bir iki adım attım. Müthiş bir başdönmesiyle az daha yere kapaklanacaktım. Tutunmak için yana ve ileriye doğru bir hamle yaptığımda elim duvara dokununca rahatladım. Bir adım daha ilerleyince altından beyaz ışık süzülen bir kapıyla karşılaştım. El yordamıyla kapının kolunu bulup çevirdim. Parlak ışıklı bir salona çıktım. Yandaki pencereden giren güneşin ışıkları çevreyi aydınlatmıştı. Gecenin ilerleyen saatlerinde bulunduğumu sanırken gün ortasında olduğumu anladım.

Hamd olsun, karanlıktan aydınlığa çıkaran Rabbime!

O an günün parlak ışıklarıyla birlikte içime dolan bir umut ruhumu aydınlattı. Üşümemin dışında hiçbir olumsuzluk kalmadı bende.

***

Görevlinin beni çağırdığı yöne doğru ilerledim ve emar çekilen odaya girdim. Benden önce makineye girmiş olan bayan, çekim yapılan makineden kalkarken “Of of dondum!” diye yakınıyordu. Duruma bakılırsa makine karanlık odadan daha soğuk olmalı!..

Kadının titreyerek soğuktan yakınması üzerine görevli bayan: “Burası böyle, yapılacak bir şey yok!” dedi.

Makineye sırtüstü uzandım. Makine hareket etti. Emar çekileceği kapalı bir dehlize girerken hiç kıpırdamamam gerektiğini sıkı sıkıya tembihlediler.

***

Bu emar yani PET CT hastalığımın ayrıntısını öğrenmeleri bakımından çok önemliydi. Vücudumun başka alanlarına hastalığın atlayı atlamadığına bakacaklardı.

Makine çalışmaya başlar başlamaz, klima gibi soğuk hava üflemeye başladı. Kısa aralıklarla soğuk üflemeye devam ediyordu. Öncesinde 15-20 dakika kadar süreceğini söyledikleri çekim bana saatler sürmüş gibi uzun geldi.

***

Ertesi gün sonuçları öğrenmek için doktorumun odasına gittim. Doktor önündeki bilgisayarı dikkatlice izliyor, tarıyor, ben de her hareketini büyük bir dikkatle izliyordum. Çok sürmedi en çok bir demediniz iki dakika… Ne var ki bu kısa süre bile bana yıl gibi geldi. Doktor incelemesini bitirmiş olmalı ki dönüp:

“Çok şükür şimdilik başka bir yerde yok!” dedi.

Derin bir oh çektim. Sevinmeli miyim, ağlamalı mıyım? Doğrusu kestirememiş olacakların akışını izlemeye koyulmuştum. Allah’ın her yarattığında hayır ve şerrin gizli olduğuna göre, bizler de hayrın tecelli etmesi için irademizi sonuna kadar kullanarak bize düşen görevleri yerine getirmeye çalışacağız.

Elâzığ Fethi Sekin Şehir Hastanesinde görev yapan doktorum Genel Cerrah Uzm. Dr. Abdullah KUT yapılması gereken bütün tahlilleri yaptırıp çıkan sonuçları Bursa’daki doktorlara götürmemiz için bir üst yazıyla birlikte bize teslim etti.

“Sormanız gereken bir şey olursa bu numaradan beni arayabilirsiniz. Ben de durumunuzu öğrenmek için zaman zaman arayabilirim.” diye cep numarasını verdi, benim numarayı da kaydetti.

***

Bu arada zaten Elazığ’dan Bursa’ya dönmek üzereydik. Ne var ki köy sezonunu kapatmaya hazırlanırken bu hastalık çıkmıştı ortaya. Hastanede işimiz bittiğinden bir iki güne kadar Bursa’da oluruz. Orada beni sıkıntılı ve zor bir sürecin beklediğinin bilincindeyim. Bundan sonraki gelişmeleri de zaman zaman sizlere iletmeye çalışacağım.

Her ne olacaksa sonunun benim ve ailem için hayırlı olacağına inancım tam elhamdülillah.

Saime Bilhan

https://www.sislioda.com
Etiketler:
Kanser karanlık oda PET-CT radyofarmasötik
Paylaş Tweetle Paylaş Paylaş Paylaş

Yazarın Diğer Yazıları

Unutulmayan İyilik… Yıl 1978. Zor, çok zor ama çok zor bir yıldı o yıl!.. Etim, kemiğim, kanım, canım, ...
Unutulmayan İyilik…
BİR SAATLİK ÖMÜR O sabah da diğer günler gibi sıradan bir gündü. Ev hanımları için hiç değişmeyen sabah ko...
BİR SAATLİK ÖMÜR
NASİBE!.. Sözlerime, merhum Mehmet Akif'in, "Bir gece" şiirindeki şu mısralarla başlamak istedim. İ...
NASİBE!..
Bir Kumruyla Söyleşi Hastalığın amansız pençesinde kıvranan yaşlı kadın pencereden dışarıya bakıyordu. Yakında...
Bir Kumruyla Söyleşi

Yorum Yazın

Cevabı iptal etmek için tıklayın.

Kullanıma İzin Verilen HTML Kodları : <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>

Renkli Deneme

Çizgi’m Bilmek İstiyorum Unutulmayan İyilik… BİR SAATLİK ÖMÜR Mevlana’dan Deyişler
  1. Çizgi’m Çizgi’m
  2. Bilmek İstiyorum Bilmek İstiyorum
  3. Unutulmayan İyilik… Unutulmayan İyilik…
  4. BİR SAATLİK ÖMÜR BİR SAATLİK ÖMÜR
  5. Mevlana’dan Deyişler Mevlana’dan Deyişler

En Son Haberler

Çizgi’mAsgari Ücret fiyaskosu, Emekli Yılının belleğimde yerleşen korkusu, Aile Yılı......
Çizgi’m
Bilmek İstiyorumYaşım onbeş, Herkesle kardeş kardeş, Özgürce yaşamak istiyorum. Düşüncelerim beni......
Bilmek İstiyorum
Unutulmayan İyilik…Yıl 1978. Zor, çok zor ama çok zor bir yıldı......
Unutulmayan İyilik…
BİR SAATLİK ÖMÜRO sabah da diğer günler gibi sıradan bir gündü. Ev......
BİR SAATLİK ÖMÜR
Mevlana’dan DeyişlerEy altın sırmalı giysiler giymeye, altın kemerler takınmaya alışmış adam,......
Mevlana’dan Deyişler
  • Seri İlanlar
  • Firma Rehberi
  • Güncel
  • Manşetler
  • Ekonomi
  • Dünya
  • Spor
  • Politika
  • Yaşam
  • Şiir
Sitemizde yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz.. Görüş ve önerileriniz için info@sislioda.com adresine e-posta gönderebilirsiniz.
Copyright © 2016 - Sislioda Her Hakkı Saklıdır.

Tasarım ve Programlama: Ajans5.Net