Yazmak istemiyorum! Ellerim gitmiyor…
Düşünce ve duygu dünyamın ikilem yaşadığı, tanımsız bir kargaşa ortamında, dengenin başını alıp gittiği bir akış içindeyiz. Terazi kefesinin bir yanı daima basık ya da yukarıda…
İçimde yapışkan bir burukluk, dilimde iğrenç ve ekşimsi bir tat var…
Dilin paslanması nedir bilir misiniz? Katmer katmer olmuş dilimdeki pas! Yaşamın tadı tuzu gitmiş, yüreğim daralıyor. Kahrediyorum yaşadığım dünyaya…
Birileri çıkıp dese ki: “İşte terörün amacı budur! Güvensiz bir ortam, tedirgin bir ruh hâli…”
Artık duygularımı frenleyip yapmacık, günü birlik yaşamaktan bıktım. Ne varsa dışa aksın, dökülsün istiyorum.
***
İnanıyorum ki ağır bir ihmalin, bölünmüş ve güven yitimine uğramış kurumsallaşmanın kurbanıdır gencecik giden evlatlarımız. “Hain ve kalleş terör” derler…
Başaramayacaklarını, diz çökmeyeceğimizi yahut bırakıp kaçmayacağımızı dile getirirler…
Allah aşkına söyleyin bir terör daha nasıl başarılı olsun ki?
Bunca acının, bunca haksızlıklar kervanının dizi dizi yan yana durması yetmez mi?
***
Devletin devlet olamadığı günler yaşıyoruz. Şehitler ölmez teranesiyle avunmayı artık geride bırakmalıyız.
Bakın Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki ziyaretine gittiği polislere diyor ki:
“Hepimiz birer şehit namzediyiz. Allah nasip ederse ben de şehit olurum, inşallah sizler de şehit olun!”
Ne demektir bu? Hangi aklın ürünüdür bu sözler?
Kesinlikle onaylamıyorum. Polislerimize söylenmesi gereken bir şey varsa o da: “Artık şehit olmayınız. Sizin göreviniz yaşamaktır. Yaşayarak yaşatmaktır” benzeri sözler olmalıdır.
***
AKP Ankara Milletvekili Aydın Ünal’ın yazdıklarına bakın. CHP’yi hedef alarak diyor ki:
“Her DEAŞ, PKK, DHKP-C ve FETÖ eylemi sonrasında Hükümeti, Cumhurbaşkanını suçlayarak teröre siyasi lojistik sağlıyor. Politikaları ve söylemi terör örgütleriyle birlikte Avrupa ile de bire bir örtüşüyor.”
Muhalefete muhalefet yapıyor ama yakışıksız, düzeysiz ve yavan bir ehvenlik var sözlerinde…
Hükümeti ve Cumhurbaşkanını suçlamaya tahammülsüzlük gösterirken aynısını kendisi yapıyor. Yani kendi tanımlamasıyla TERÖRE SİYASİ LOJİSTİK SAĞLIYOR…
Yazık…
***
Bir de deniyor ki:
“Bir bedel ödüyoruz. Son yıllarda, son aylarda ve özellikle son günlerde bu terörün kökü kazınıyor. Kökü kazındığı için bu acı olayları yapıyorlar.”
Bu tip sözlerden de bıktık artık… Ayıptır! Kim kimi kandırıyor? Terörü övmeyelim, lanetleyelim ama kendimizi kandırmadan, gerçeklerin üstünü kalın örtülerle örtmeden, ÇIPLAK ve GERÇEKÇİ gözlerle olan biteni abartmadan…
***
Bir de İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun ağzından çıkana bakın. Diyor ki:
“Bu şehitlerimizin önünde söz veriyorum bunu yapanlardan intikam alınacak!”
Bakan düzeyinde bir kişiye yakıştıramadığım, devlet adamlığıyla örtüşmeyecek mıymıntı sözler. Kanı kaynayanları coşturmaktan öte neye hizmet etmiştir?
Oysa ona düşen şehitlerin şehit olmaması için yapılması gerekenleri en mükemmel şekilde yapmaktır. Suçluların amansız takipçisi olmak, onlara göz açtırmamak ve dünyalarını başlarına yıkmaktır. Lafla peynir gemisinin yürümeyeceği bilinmez mi?
***
Söz bitmez…
Hele bir de ipe sapa gelmez sözleri tekrarlayacak olsak asla başa çıkamayız. Anlaşılmaz bir densizlik ve güvensizlik yakamıza yapışmış…
Terörün kökünü kazıyacağız diyenler şimdi neredeler? Gerçi kafalarını uzatıp aynı terane ile ortalıkta elbet yine gezineceklerdir. Hatta başladılar bile!..
***
Kişisel görüşüm o ki; lanet olası teröre asıl destek veren lanetlenmiş emperyalizmdir. Ülkemiz bunca canını yitirirken neden KANDİL yerle bir edilmez ki?
Suriye’de koşmaya çalışan askerlerimizin yeri orası değil KANDİL’dir.
Kandil ve çevresinde yuvalananlar buralardan kesin ve kalıcı bir şekilde temizlenmedikçe bu sorunların ardı arkası kesilmeyecektir.
KANDİL Dağı ve çevresi İŞGAL edilmedikçe, uyuşturucu trafiğinin önü kesilmedikçe, kökü kazınmadıkça daha çok patlamalara gebeyiz…
Hüseyin Yeğin
sislioda.com
Anasayfa
