Kurulu iktidar tıkır tıkır işlemiyor!
Takır tukur sesler geliyor sağdan soldan!..
Gerçi kendi içinde ayrık ses sayısı öyle fazla değil, ama gün geçtikçe bir yerinden deliniyor. Patlak veriyor… Olan bitenlerden dışarıya hiçbir sesin yansımaması işlerin yolunda olduğuna kanıt değil!
Derinleşiyor yarıklar/çatlaklar. Birikiyor arızalar…
Üst üste sancılı ve ekşimsi bir koku salacağı günleri bekliyor birikimler…
Geleceğe yönelik dengesiz birikimler, ülkede şok yaratacak rahatsızlığa neden olacağa benzer. Ve gerçekleşirse bu durum; bundan büyük çoğunluk zarar görür. Önü alınamaz bir gidişin, sinsi ve çatallı sapmaları şimdilik açıkça görünmüyor olabilir. Ama gün gelecek ki istedikleri dek gizlemeye çalışsınlar, görülecektir, bilinecektir.
***
”Yargı bağımsızlığını ve tarafsızlığını yitirmiş” diyenlerin sayısı gittikçe artıyor. Üstelik buna “...iyice yitirmiş…” nitelemesi yapanlar da var…
Tıkır tıkır işlemezken kurulu düzen koca koca çatlaklar oluşuyor yargıda…
Anayasa Mahkemesi’nin Alpay ve Altan kararları yine sarstı ülkeyi!.. Aklı başında olanların gidişe hoşgörü ile bakmadıkları açıkça ortada. Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuru kapsamında verdiği karar bu denli çok söylenecekse, malum çevrelerde bu denli rahatsızlık yaratacaksa bir yerlerden bir şeyler kopmaya başlamış demektir.
Yerel Mahkemenin, davanın sonucuyla ilgili olmayan Anayasa Mahkemesi kararına uymaması olacak iş değil! Hukuk adına, bağımsız ve tarafsız yargı adına geleceğin vahim sarsıntılarla dolu olacağının belirtileridir bunlar. Kurulu düzende oluşacak çatlaklar doğrudan doğruya ülkenin yapısını etkileyecek ve bundan herkes ve her kurum etkilenecektir.
Üst mahkemelerin, yargı düzenini yasal çerçevede yönlendiremiyor, yahut bunu yapmalarına izin verilmiyor olması herkesi üzmelidir.
Beklenmeyen çatlaklar gösteriyor ki yargı kendi içinde de birbirine düşecek gibi?
Bu durum ise sanıldığından daha vahim sonuçlara gebedir. Derin yarıklardan sızan boğucu ve pis bir koku salacaktır her yanı…
***
“Anayasayı bir defa delmekle bir şey olmaz,” anlayışının bizi getirdiği noktada duruyoruz.
Oluşan derin yarıklar üzüntü verici olduğu kadar yaşamımızı alt üst edeceğe benziyor!..
****
Hükümet sözcüsü Berkir Bozdağ; “Anayasa Mahkemesi yasaların çizdiği sınırı aştı,” derken hiç sorumluluk duymuyordu anlaşılan. Öte yanda Sayın Başbakan’ın birdenbire uzman bir hukukçuya dönüşüvermesi bu ülkenin talihsizliğidir. Başbakan der ki:
”Dosyanın içeriğini biz de bilmiyoruz Anayasa Mahkemesi de bilmiyor. O bakımından doğru kararı verecek olan birinci derece mahkemesidir…” Bu söyledikleriyle tatmin olmamış olmalı ki devam ediyor:
“Hangi mahkeme olursa olsun, karar verirken, bizim yürütme olarak beklentimiz büyük bir mücadele verdiğimiz bölücü terör örgütü, FETÖ ile yapılan bu mücadelenin zaafa uğramasına sebep olacak veya böyle anlaşılacak kararları almamalıdır.”
Sayın Başbakan’a sormak gerek: “…böyle anlaşılacak…” derken neyi kastediyorsunuz?
***
Hukuk birilerinin elinin tersiyle bir yana itilirse,
Hukuk sahipsiz kalırsa,
Hukuk kimsesiz kalırsa,
Ve Yargı bağımsızlığı ile tarafsızlığını yitirirse,
Bir bakarsınız ki bir İçişleri Bakanı çıkmış ve kendini yasa koyucu yerine koyarak der ki:
”…o uyuşturucu satıcısının ayağını kırmaya polis görevlidir…”
Bu söylediği bardağı taşırmazmış gibi kalkıp bir de der ki:
“…Suçunu bana atsın. Bunun suçu neyse, 5 yıl içeride yatmaksa yatarız, 10 yıl içeride yatmaksa yatarız, 20 yıl içeride yatmaksa yatarız…
***
İşte hukuksuzluk böyle karartır insanın gözlerini…
Çevreyi kapkara eder.
Ve bu kapkara çevrede İçişleri Bakanı böyle derse bir Emniyet Müdürü de:
”Kafalarını kırın,” derken hiç çekinmez, gocunmaz bile…
Hüseyin Yeğin
sislioda.com
Anasayfa
