Evrim Müfredattan Neden Kaldırıldı?

Milli Eğitim, almış başını gerisin geriye gitmede!..
Birileri düşmüş öne, alıp götürmede…
Yüzyıllar öncesinin özlemlerini gerçekleştirmek isteyenler bilim ve aklın aldığı yola aldırmadan her istediğini bu milletin isteğiymiş gibi dayatmada…
Yüz, yüz elli yıl önce yapmak isteyip de yapamadıklarını, şimdi gücü ele geçirmişken yapmak istemekteler… Çocuklarımızın beynini kendi beyin yapılarına uydurmak için hummalı bir çalışma içine girmişler. İlerledikçe ilerlemedeler… Yüzyıllarca gerisin geriye gitmekten gocunmayarak!
***
Milli Eğitimi kendi kıraç tarlalarına benzetenler müfredattan EVRİM KURALLARINI kaldırdılar!..
“Çocuklarımızın beyni artık EVRİM denilen Şeytan işi bilinmez bir şeyle yıkanmayacakmış,” öyle demedeler…
Neymiş ki şu EVRİM?
Abanıp da üstüne yerinden oynattığı tüm taşları kaldırdılar ve hep bir ağızdan bağırmaya başladılar:
“Evrim dedikleri şey gavur işi!.. Gavurun icadı, İslamiyet’in düşmanı…”
***
Düşünürüm kendi kendime, NEDEN bu kadar karşı olurlar EVRİM denilen şeye?
Ceplerinden paralarını mı çalmada, tarlalarından ekinlerini mi kaldırmada, eve götürüp istifledikleri mallarını mı alıp götürmede? Bankalara doluşturdukları paracıklarını mı sızdırmada?
Ne yapmada şu evrim?
Düşünürüm kendi kendime!
Ne yapmış ki şu evrim, düşmanların en büyüğü sayılmış birden bire?..
İslamiyet’e karşı haçlı ordusu mu toplar gizliden gizliye?
Allah’a olan inancımızı mı yerinden söküp atmada var gücüyle?
***
Düşünürüm!..
EVRİM dedikleri şey:
Canlı varlıkların zaman içerisinde değişerek gelişmesi ve kazandıklarını bir sonraki nesle aktarmaları değil midir? Bunun bir sonucu olarak geçmişte yaşamış olan bir çok canlı yaşamını yitirmiş, artık/ortadan kalkmıştır/yaşamamaktadır. Merkeze oturtulan düşünce değişim ve gelişimdir…
Evrim, tüm canlıların bir canlıdan meydana gelmiş olabileceği düşüncesine dayanır. Yaşam şartlarının canlıların değişmesinde ve gelişmesinde etkin oldukları söylenir. Tabii ki belli olan ya da bilinmeyen bir zaman aralığında… Ancak bu düşünce kesin ve kanıtlanmış değildir. İnsan düşüncesi ve aklı bu noktaya kadar ulaşabilmeyi becerebilmiş, daha ileriye gidememiştir. Bilimin ve yeni bulguların bu düşünceyi değiştirmesi daima mümkündür.
Son 100-150 yılın verilerinin insanı getirdiği nokta burasıdır. Daha ileride daha değişik verilerle bilim ve aklın kabulleri değişebilir…
***
Evet! EVRİM değişim ve gelişim ise temelinde düşünce vardır. İnsanı düşünmeye zorlar! Mantıklı ve bir kanıta dayanarak düşünmenin ürettiği bir kavramdır evrim.
Düşünmeye karşı çıkanlar, insanların çok fazla düşünmeden yaşamasının yollarını aramaları gerektiğini savunurlar… Düşünce ve aklın tekelleştiği toplumlar, onların özlemlerini doyurur. Düşünen ve her geçen gün düşüncesini daha ilerilere götüren değil; uyan, uyum sağlayan, yani biat eden bireyler isterler.
Suya sabuna dokunmayan, sağı solu karıştırmayan, düzenin yaptıklarına çomak sokmayan bireyleri baş tacı ederler.
İşin püf noktası burasıdır!
Burayı çok iyi anlayamayanlar mutlaka bir şeyleri eksik bırakır ya da hatalı yollara sapmış olurlar.
***
İnsanların düşünmesini istemeyenler evrimle dini karşı karşıya oturturlar. Her ikisini birbiriyle ha bire çarpıştırıp dururlar. Bu yolla hem kendilerinin konuşma alanlarını genişletir hem de bir şeyler biliyor görüntüsüyle saygınlıklarını artırırlar.
Dinin kabullerinin evrim kurallarıyla çeliştiğini söyleyip insanları ürkütmek isterler. Sömürünün babaları sayılan bu insanlar düşünen halk karşısında korkuya kapılırlar. Saltanatlarının, güç ve makamlarının ellerinden gideceği endişesi yüreklerini titretir. Bunun için en büyük aydınlatıcı kitap olan Kur’an-ı Kerim’i anlayarak okumak isteyenleri dahi aforoz ederler.
Evet, evrime karşı gelenler halkın Kur’an-ı Kerim’i anlayacağı dille okumasını yüzyıllar boyunca engelleyenlerdir. Hâlen Kur’an-ı Kerim, milyonlarca insan tarafından Arapça metninden ve hiçbir şey anlamadan okunuyorsa sebep aynıdır. Halkın düşünmesine engel olmak… Çok sayıda düşüncelerin alış verişi yerine birkaç kişinin beyninin ürünü olan düşüncelerin piyasada cirit atmalarını sağlarlar.
***
Kur’an-ı Kerim’de yaratılışla ilgili ayetleri okuduğunuzda şaşırıp kalacağınız kanısındayız!..
Ayetlerde gelişim ve değişimin izlerini sürdüğünüz zaman hayret edici verilere kavuşursunuz! Yaratılış için öyle sanıldığı gibi “İnsanı topraktan yarattım.” açıklamasıyla yetinilmediğini göreceksiniz.
Hatta yaratılış ayetlerini okuduğunuzda ananıza babanıza, öğretmeninize ve mahalledeki tanıdığınız komşularınıza kızacaksınız. “Bana neden doğrusunu öğretmediler?” diye hayıflanacaksınız.
***
Bir sonraki yazımızda Kur’an-ı Kerim’de geçen “yaratılışla” ilgili ayetleri sizlere sunacağız. Göreceksiniz ki:
-Allah yarattıklarını bir anda değil belli bir sürede yaratmıştır.
-Yaratılışta bir basamaktan diğer basamağa geçiş vardır.
-Allah bir takım canlıları tamamen yok etmiş, onların yerine yenisini yaratmıştır.
-Allah her canlıyı/dabbeyi sudan yarattığını buyurmaktadır.
-Yaratılışta topraktan, sudan, çamurdan/yapışkan çamurdan, nutfeden, kan pıhtısından, yapışkan hücreden yaratıldığı vurgulanmaktadır.
***
Özellikle vurgulamalıyız ki asıl olan Kur’an-ı Kerim’in ne dediğidir…
Yoksa falan filan kişinin bulguları değil!
Ama bu böyledir diye, o bulguların sahibini itmek ve dışlamak da doğru değildir. O kişi bilim adına durmadan çalışmış, düşünmüş, araştırmış ve aklın ulaşabildiği yere kadar bir şeyler bulmuştur. Eğer bulgular Kur’an-ı Kerim’e tamamen ters değil de yaklaşıyorsa, o bulguları ve sahibini desteklemek gerekir. “Daha çok araştırma yapsın, daha etkin ve yararlı düşünebilsin,” diye…
***
Nobel ödülü sahibi bilim adamı Aziz Sancar’ın sözleriyle yazımızı sonlandıralım. Hocamız der ki:
“Ben Müslümanım ve Allah’a inanıyorum. EVRİME İNANMAK GİBİ BİR ŞEY YOKTUR!.. EVRİM bir GERÇEKTİR ve İNANÇ MESELESİ DEĞİLDİR.”

Hüseyin Yeğin

sislioda.com