Konumuz; Milli Eğitim Bakanlığının yetkisi ile değiştirilen Eğitim Kurumları Sosyal Etkinlikler Yönetmeliği. Tamamı değişen yönetmelikten çoğumuzun haberi yoktur ve yapılanları bilmemekteyiz. Tabii ki sessiz, sedasız yapılan bu değişikliği işimiz başımızdan aşkınken bilemeyiz… Daha önce az mı yapıldı benzeri uygulamalar?
Halk yapılanlardan haberdar olup tepkisini göstermek istediğinde büyük bir ihtimalle:
”Atı alan Üsküdar’ı çoktan geçti…” diyeceklerdir…
***
Yazı uzun oldu, belki sıkılacaksınız ama lütfen sonuna kadar okuma sabrını gösteriniz. Amacımız olabildiğince hatalardan ayıklanmış yalın gerçeği sizlere sunabilmek... Gelin birlik olalım!..
Nasıl bir döngü içine sokulduğumuzu anlayıp uyanabilmek için;
Çevremizde bizimle, çocuklarımızla ilgili olanı biteni sezebilmek için,
Yöneticilerimizin gerçek niyetlerini kavrayabilmek için,
İçten içe ulusal değerlerimizin altının nasıl oyulduğunu görebilmek için,
Hepsinden önemlisi çocuklarımızın nereye götürülmek istendiğini anlayabilmek için birlikte çaba gösterelim…
***
Okullar yarın açılıyor. Çocuklarımızın cıvıl cıvıl sesi her yandan duyulacak yine… Gerçi her yerde yeniden hengâmeler yaşayacağız, yeniden hareketlenen toplumsal yapı içinde yerimizi bulabilmek için çırpınıp duracağız. Ama olsun çocuklarımızın billur sesi ruhumuzu dinlendirecektir…
Gelin değiştirilen yönetmelikle çocuklarımızın önüne konulan yapıya birlikte göz atalım…
***
Bir önceki Yönetmeliğin 5. Maddesinde yer alan:
”Sosyal etkinliklerin amacı, Türk Millî Eğitiminin genel amaç ve temel ilkelerine uygun olarak; öğrencilerin Atatürk İlke ve İnkılaplarına, Anayasanın başlangıcında ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlı yurttaşlar olarak yetişmelerine, yeteneklerini geliştirerek gerekli donanımı kazanmalarına katkıda bulunmaktır.” açıklamasının tamamen kaldırılmıştır.
Böyle bir değişikliğe gerek duymalarının sebebini anlamakta zorlandık! Burada yer alan:
”…öğrencilerin Atatürk İlke ve İnkılaplarına, Anayasanın başlangıcında ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlı yurttaşlar olarak yetişmelerine…” ifadesi birilerine battığı için mi?.. Yıllardır bu yönde okudukları mavalları dinleyip durmuyor muyuz?
Anayasada Atatürk’le ilgili ne var ne yoksa tamamını silip süpürme taraftarı olup da henüz bunu başaramayanlar, benzeri ifadeleri diğer yasal düzenlemelerden kaldırılmaya başladılar ve başarıyorlar. Tabii ki bunlar asıl hedefe doğru yönelen çalışmalardır. Elbette bu ya da benzeri çalışmalar önce olabildiğince gizli tutulacak, sonra yeri geldiğinde gün yüzüne çıkarılacaktır.
***
Yine önceki Yönetmeliğin 24/I)/1) bendinde kabul edilmesi mümkün olmayan bir değişiklik yine!.. Önceki metinde:
“Okul dergi ve gazetelerinde yer alacak yayınlarda;
Öğrencilerin Türk Bayrağı’na, vatanına, milletine, Atatürk İlke ve İnkılâplarına, Türkiye Cumhuriyetine, demokrasi ve insan haklarına karşı duyulan sevgi, saygı ve bağlılığını yansıtan…Resim, fotoğraf, karikatür, şiir, bilimsel ve edebî yazılarla proje çalışmalarına yer verilir.” cümlesinden,
”Öğrencilerin Türk Bayrağı’na, vatanına, milletine, Atatürk İlke ve İnkılâplarına, Türkiye Cumhuriyetine, demokrasi ve insan haklarına karşı duyulan sevgi, saygı ve bağlılığını yansıtan,” cümlesi tamamen kaldırılmıştır
Bunun dolaylı, hatta doğrudan anlamı gayet açık. Madem kaldırılmış, öyleyse:
“…okullarda çıkarılan duyuru, dergi, gazete, duvar gazetesi, broşür, afiş, yıllık ve benzeri yayınlar ile kurumun resmî internet sayfasında yayımlanan; resim, fotoğraf, karikatür, şiir, bilimsel ve edebî yazılarla proje çalışmalarında çıkarılan bölümlere yer verilemeyecektir.
Çıkarılan bölüme bir daha dikkatinizi çekmek isteriz.
Türk Bayrağı’na,
Vatanına,
Milletine,
Atatürk İlke ve İnkılâplarına,
Türkiye Cumhuriyetine,
Demokrasi ve insan haklarına karşı duyulan sevgi, saygı ve bağlılığını yansıtan…
Yanlış mı anlıyoruz? Sanmıyoruz!..
Karar okuyucunundur.
***
Devam ediyoruz. Önceki Yönetmeliğin 28/g) bendinde yer alan:
”Törenlerde; Atatürk ve Türk büyükleri ile eğitim şehitleri için saygı duruşu ve İstiklâl Marşı’nın söylenmesinden sonra günün anlam ve önemine uygun şekilde hazırlanan programa göre hareket edilir.” açıklamaları da çıkarılmıştır.
Kısacası önceki yönetmelikte Atatürk’le ilgili ne varsa tamamı çıkarılmıştır.
Neden böyle yapıyorlar?
Çekindikleri bir şey mi var? Varsa kimden ne için çekiniyorlar?
Atatürk adından neden bu derece korkuyorlar ve nefret ediyorlar?
Sömürüye ve bağımlılığa şiddetle karşı olan Atatürk “Bağımsızlık benim karakterimdir,” dediği için mi çekiyorlar ondan?
***
Önceki yönetmelik metninin tam 7 yerinde Atatürk adı anılmaktadır.
“Değiştirilen yönetmelikte bu sayı kaça inmiş?” diye merak ediyorsanız söyleyelim:
Sıfır…
Tamamı kaldırılmış!..
Nedendir? Niyedir?
Kim açıklayacak bunu?
Hangi vicdan, hangi akılla cevap verecektir buna?
***
Devam edelim, lütfen sabır gösteriniz. Yeni yönetmeliğin eklerinden Öğrenci Kulüpleri Çizelgesi’ni inceleyelim:
Tahmin ettiğiniz gibi burada da Atatürk’ün adı hiç anılmamıştır. Çizelgede belirtilen kulüplerin içinde Atatürk’le ilgili bir çalışma ortamının anılmamasını büyük bir eksiklik olarak görüyoruz. Sanırız ki bunda;
*Atatürk’le ilgili geçmişten gelen iftira ve yakıştırma kaynaklı kötülemelerin,
*Atatürk’ün gerçek kişiliğinin üzerinde durulmadan, onun içki içmek gibi İslamî kesimde olumsuz algılanan tavırlarının sürekli öne çıkarılmasının,
*Onun çok açık olan ve bu nedenle iyi bilinen yanlarının dahi görülmemek, bilinmemek, hatta duyulmamak istenmesinin,
*İnsanlık tarihine mal olmuş düşüncelerinin ve uygulamalarının sözde üstünü örterek bilinmesini istemeyenlerin Atatürk’ü tanımamak ısrarlarının etkisi büyüktür.
Atatürk gerçeğini karartmanın, üzerini kalın kara perdelerle örtmenin kimseye yararı olmayacaktır. Bu tür yaklaşımlardan kaybedenin hep Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Milleti olacağı açıktır.
Soruyoruz, Öğrenciler Kulüpleri Çizelgesi’nde:
Felsefe ve Düşünce Eğitimi Kulübü,
Şiir ve Tefekkür Kulübü,
Münazara Kulübü,
Yabancı Diller Kulübü adları altında kulüpler varsa neden Atatürk’le ilgili bir kulüp yok?
Açıkladığımız nedenlerle Öğrenci Kulüpleri Çizelgesi’ne örneğin; Atatürk’ü Tanıma ve Tanıtma Kulübü’nün eklenmesinin yararı olacaktır. Her ne kadar anılan çizelgenin en altında “Açıklama” başlığı altında: “Okullarda bu çizelgede yer alan öğrenci kulüpleri dışında da kulüpler oluşturulabilir. Konuları birbirine yakın olanlar birleştirilerek yeni öğrenci kulüpleri oluşturulabilir.” dense de bunun mümkün olamayacağı ya da çok çok istisnai koşullarda gerçekleşebileceği malumunuzdur.
Hangi okul müdürü buna cesaret edebilir?
Bu konuda ek bir bilgi sunalım:
Bu kulüplere katılan öğrencilere: “Sosyal Etkinlik Katılım Belgesi”, “Sosyal Etkinlik Başarı Belgesi” ve “Sosyal Etkinlik Teşekkür Belgesi” verildiği ve okul müdürünün imzasını taşıdığı dikkate alındığında bu etkinlikler, çocuklar için teşvik edici olacaktır. Öyleyse neden Atatürk’ün adını taşıyan bir kulüp olmasın ki?
***
Belirli Gün ve Haftalar Çizelgesi‘ne gelince: Burada yapılan değişiklikler gerçek niyetleri yansıtması bakımından ilginçtir. Bu Çizelge’nin 4’üncü sırasına 15 Temmuz Demokrasi ve Millî Birlik Günü eklenmiş.
Eklensin!..
Buna pek sözümüz yok, ama Cumhuriyet tarihi boyunca kutladığımız 23 Nisan, 19 Mayıs, 30 Ağustos ve 29 Ekim günleri neden eklenmesin?
Yasal düzenlemeden doğan bir tek ulusal bayramımız vardır. O da: 29 Ekim Cumhuriyet Bayramıdır… Peki Ulusal Bayramımız neden bu çizelge içinde yer almaz?
“O gün zaten yasa gereği kutlanıyor, onun için yer almamıştır,” diyenlere şunu belirtmek isteriz ki 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü de yasada yer almaktadır. Neden bu ayırım yapılmıştır?
Ayrıca;
23 Nisan günü Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı.
19 Mayıs Atatürk’ü Anma ve Gençlik ve Spor Bayramı.
30 Ağustos günü Zafer Bayramıdır.
Bunlar resmi bayram günleridir.
Varlığımızı borçlu olduğumuz bu günlere karşı soğuk durmak, uzak durmak ve çocuklarımızın bilgisinden, beyninden ve sevgisinden kaçırmak niye?
***
Bitmedi!..
Anılacak gün ve haftalar çizelgesine;
”Kut’ül Amare Haftası (29 Nisan)” eklenmiştir.
Eklensin tabii.
Tarihimizin alın teri, yüzümüzün akı ve aydınlığıdır.
Ama ya Çanakkale?
Bir destandır. Bir ulusun kükreyişidir. 200 yıl boyunca sürekli yenilen bir ulusun nefesinin son zerresine kadar direnip sonunda kazandığı zaferdir Çanakkale. Yeniden dirilişimize pompalanan taze kandır Çanakkale…
Çanakkale ki anlatmakla bitirilmez.
Çanakkale ki benzeri yoktur.
Ama bu çizelgede adı neden yoktur?
Acaba orada da Mustafa Kemal Atatürk vardır, diye midir?
Yüz binlerce şehidimizin yattığı,
Çanakkale’ye uzak durulmasının sebebi nedir?..
***
Duyarsız ve tepkisiz bir toplumun demokrasi ortamında yaşadığı iddia edilemez. Toplumun sesi geleceğimizin güvencesidir. Ama böyle sessiz, bilgisiz ve gönülsüz kaldığımız sürece kim bilir daha neler gelecek başımıza?..Hiç olmazsa çocuklarımız için duyarlı ve tepkili olalım…
Hüseyin Yeğin
sislioda.com
Anasayfa
