Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Karlov, ilginç bir silahlı saldırı sonunda öldürüldü. Bu olay iki ülke arasındaki havayı gererken, liderlerin birbirine benzer tavır ve açıklamaları, geçici de olsa herkesi rahatlattı.
Kış bastırırken ülkemizde olağanüstü olaylar yaşanıyor. Hem de üst üste!.. Yaşanan rahatsız edici, vahim ve üzücü olayların irdelenmesi ve bir sonuca varılması biraz zaman alacağa benziyor!.. Oysa tarihi günler beklemeyi sevmez!
Saldırganın, olayın geçtiği sergi salonunda yankılanan Arapça sözleri boşuna söylenmiş olabilir mi? Türkçesi: “Bizler yaşadıkça her daim cihat etmek üzere Muhammed’e bey’at edip söz vermiş kişileriz.” İslam Tarihi’nin yabancısı olmadığı bir söz.
Derler ki bu sözler ta Hz. Muhammed (SAV) dönemine dayanır.
El Kaide’den, En Nusra’dan da söz edenler var…
Her ipucunun ardından koşmak bizi doğru sonuca götürür mü? Yahut hangi ipucuna ne kadar önem vermeliyiz? Karmaşık bir olay!.. Bu olayın ardında bulunan güçlerin olayın kendisinden daha önemli olduğu kanısındayız.
***
Kişisel görüşümüz o ki olan bitenin çözümü ve buna uygun değerlendirilmesi isabetli yapılmazsa sonuçtan zararlı çıkacağız. Şimdilik vahim oluşumlara neden olmadan geçiştirdiğimizi sandığımız bu olay; çözümlenmediği takdirde aleyhimize büyüyen bir felaket olacak! Aynı şekilde belli bir zaman aralığında yeterli ve etkin güven artırıcı önlemler alınmazsa bir daha asla yakalayamayacağımız fırsatları kaçırmış olabiliriz. Bir başka anlatımla her geçen gün bir önceki günden daha zorlu geçecek görünüyor!..
08 Haziran 2015 tarihinden bu yana yaşadığımız olaylar öylesine yoğun ve karmaşık ki hangisi daha önemli sorusuna cevap bulamıyoruz.
Bu son olayda tarih tekerrür mü ediyor?
1914 yılında Saraybosna’da Avusturya Prensi’ne karşı yapılan suikast, I. Dünya Savaşı’nı başlatmıştı. Rus diplomata yapılan III. Dünya Savaşı’nı mı başlatacak?
***
Devletimiz, Rusya ile ortaklaşa bu işin üzerine gidecek. Elbette bir şeyler bulunacaktır.
Aslında epey ipuçları var! Saldırganın attığı her adım ve yansıttığı her mimik bir bir düşünülmüş!.. Değişik türden bir canlı bomba!.. Nefretle kınadığımız bu saldırıda dikkatimizi çeken birkaç konu üzerinde durmak isteriz.
***
Birincisi: Bu olayın değişik türde yapılandırılmış bir canlı bomba olduğu asla gözden kaçmamalıdır. Bunu kabullendiğimizde değerlendirmelerin yönü değişecek, giz sanılan bazı bilgiler hemen ortaya çıkacaktır.
Canlı bomba yöntemini sadece terör örgütleri mi kullanılır? Sanmıyoruz!.. Gelişen ve değişen dünyanın yepyeni oluşumlara kucak açtığı bir gerçektir. Bunun sonucu hiç duyulmayan yapılandırmalardan, hiç umulmadık sonuçlar elde edilmek istenebilir.
***
İkincisi: “Devlet yetkililerinin bu olaya bakışı bir fırsattan yararlanmak niyetiyle kurgulanmış?” havası veriyor. Kısacası kamuoyuna yapılan açıklamalar yeteri ölçüde düşünülmeden yapıldı. Deneyimsizlik mi desek, yoksa ani oluşan bir panik havası mı? Devletin polisinin ve silahının olayda kullanılmış olması dünyanın bu olaya bakışını sanılanın ötesinde etkileyecektir. Türkiye Cumhuriyeti bu olayda güven yitimine uğramıştır…
Aynı şekilde dünyanın İslam Dinine bakış açısı daha köklü rahatsızlıklarla örülecektir…
***
Üçüncüsü: Üzerinde en çok durulması gereken nokta canlı bombanın/saldırganın yaşı ve dini motifler kullanmış olmasıdır. Henüz 24 yaşında. 2,5 yıldır görevde olduğuna göre 20 yaşının altında iken polis okuluna gitmiş!..
***
Tüm analara babalara sesleniyorum. Türkiye Cumhuriyeti Devlet yetkililerine sesleniyorum:
Çocuklarımızı, çocuklarımızı koruyunuz!..
Gençlerimizi de… Onlar bizim gençlerimiz!..
Gençlerimizi de koruyunuz!..
Daha çocukken onlara elini uzatan kara niyetlilerden onları koruyunuz.
***
Dün dershaneler için birbirini yiyenleri unutmadık.
FETÖ’nün elindeki dershanelerin dolaylı olarak birer silah deposu olduğu artık su yüzüne çıkmıştır. Ama onların elinden alınan dershaneleri kime verdiler? Çocuklarımızın ve gençlerimizin geleceğine sahip çıkan kurumlara şiddetle ihtiyacımız var. Onları, birer emir kulu veya her an kullanılmaya hazır bir silah olarak görenlerin elinden en kısa zamanda kurtarmalıyız.
Kimsesiz çocuklarımıza, başıboş gençlerimize sahip çıkmalıyız…
***
Fethullah Gülen’in yıllar önce bir TV’de yayımlanan sohbetinde:
“Önce çocuklar, önce çocuklar!.. Çocukların içine gireceksiniz ve onları ele geçireceksiniz. Çocukları ele geçirirseniz onların anasını babasını ve yakın akrabalarını da ele geçirmeniz zor olmayacaktır.” dediğini duyduğumda irkilmiştim!.. Dehşet içinde kalmıştım!..
Canlı bomba olan saldırganı gördüğümde bu sözleri anımsadım. “İşte!” dedim kendi kendime;
“Demek ki bu polisin daha çocukken içine girmişler…”
***
Söylenecek söz o denli çok ki, nereden başlayıp nerede duracağımızı bilemez olduk… En iyisi kısa kesmek:
Rus diplomatına yapılan saldırı aklımızı başımıza devşirmemiz için yeter de artar bile!.. Bu ülkeye ihanet eden o gencecik polise baktığım zaman çocuklarımızın ve gençlerimizin geleceğinden endişe eder, ürker oldum.
Ne olur analar babalar!
Ne olur Devlet yetkilileri!
Çocuklarımıza ve gençlerimize sahip çıkınız… Onları koruyunuz!..
Çocuklarımız, bizim çocuklarımız…
Gençlerimiz, bizim gençlerimiz…
Onları vicdansız ve akıl almaz saldırılardan koruyamadığımız sürece başımıza nice felaketlerin geleceğini hiç kimse tahmin bile edemez…
Hüseyin Yeğin
sislioda.com
Anasayfa
