BÜYÜK BİLGE

Gönüller vardır aydınlatır her yani.
Gönüller vardır karartır çevresini.
Ve gönüller vardır kızılca kıyamete çevirir gözün gördüğü her yeri.
Büyük Bilge Yaşar Nuri Öztürk aydınlatıyordu her yanı…
Işık saçıyordu bulunduğu yerden.
***
Onun gönülleri apaydınlık eden sözleri Kur’an-ı Kerim kaynaklıydı.
Aklın rehberliğinde yol alırken Allah’ın emirlerini iletirdi insanlara.
Sömürü vahşetinin ortasında doğup büyümesine rağmen ayakta kalmasını bilmiş, ancak yalancılarla hayatı boyunca uğraşmıştır.
Din tüccarlarına soğuktu yüzü.
Din üzerinden para akışını sağlayan kim olursa olsun kırgındı, kızgındı ve öfkeliydi onlara.
***
Yalanları, iftiraları, uydurmaları ve daha nice melanetleriyle güzelim İslamiyet’i çekilmez kahırlar yüklü kervanlar hâline getirenlere karşı amansız bir mücadele içine girmişti.
Din bezirganlarıyla aynı sofrada bulunmak istemez, onların çirkefliklerini yüzlerine vurmaktan gocunmazdı.
Ve insana sesleniyordu.
İnsanın insana hizmetinden daha kutsal ne ola ki?
***
Cesurdu…
Tarihin en büyük sömürüsü olan DİN SÖMÜRÜSÜNE karşı savaş açmıştı.
Sömürü tüccarlarına; “Saklanıp durmayın! Çıkın, karşıma çıkın!” derken muhteşemdi.
“İslam dinine yaptığınız iftiraların ardında iseniz, haydi gelin görelim nice bilge imişsiniz? Tasınızı tarağınızı, güvendiklerinizi ve vahşetin kapısından sokabildiğiniz tüm silahlarınızı alıp da öyle gelin!” derdi.
Derdi demesine ama kıyıda köşede görünenler de bir yolunu bulup sıvışırlardı.
Anlayacağınız karşısında sayısı bilinmeyen, ama milyarları geçen insafsız, zalim ve gaddarlara karşı yiğitçe dururdu.
Yiğitlik öyküleriyle büyüdüğü yörede daha dokuz (9) yaşındayken HAFIZ olmuştu.
***
Kur’an-ı Kerim’in önderliğinde aklı rehber ederek yolunda giderdi.
Din sömürücülerinin dine yamadığı, ayıklanması neredeyse imkânsız ne varsa yiğitçe ortaya koyar, herkesi mücadeleye çağırırdı.
“İnsanları AKILLARINI KULLANMAYA çağırır. Bunun Allah’ın emirlerinden olduğunu ayet ayet örnek vererek açıklardı.
“AKLINIZI KULLANINIZ,” derdi, çünkü BU ALLAH’IN EMRİDİR. (Nahl-12, 67; Ankebut-35; Rum-24; Casiye-5; Haşr-14) ,
İnsanları Kur’an-ı Kerim’i okumaya davet eder. “Ama derdi, anlayarak okuyunuz. Allah’ın emrinin ne dediğiniz sizde biliniz…”
Kur’an-ı Kerim’i sizden kaçırıyorlar, KAÇMAYIN! Tam aksine ona yaklaşın ki doğru yolun ne olduğunu bilesiniz. Aldanmayasınız…
***
Çok var yazacak, daha çok var söyleyecek, ama burada keselim.
Ha!
Unutmadan bir konuya kısaca değinmek isterim.
Onun hastalığına!..
***
Evet ömrünün sonlarına doğru hastaydı.
Kanser amansız pençesini ona uzatmış bırakmıyordu. Her geçen gün zayıflıyor, bedenen çöküyordu. Ama yine de ayakta durmasını biliyor; insanlara Allah’ın emirlerini ANLATIYORDU…
Neredeyse iskelete dönen başının görüntüsünden hiçbir zaman rahatsız olmuyordu. Ama bundan başkaları rahatsız olmasın diye uygun giysiler giyiyordu.
Çünkü bu hâliyle bile insanların karşısına çıkmak, onlara katışıksız, şirksiz Allah’ın emirlerini anlatmak istiyordu.
İyice zayıflamış, neredeyse iskeleti andıran resimlerini ona karşı düşmanca koz olarak kullanmak isteyen zavallılara; “Ben hasta değilim. Ben buyum ve böyle yaşıyorum.” derdi ama anlamazlardı ki!..
***
Son sözümüz onun düşmanlarına değil, sevenlerine…
Merak etmeyiniz! Dilerim ki Yüce Allah kitabında belirttiği gibi bu dünyada çektiği acıları, hastalıkları onun günahlarına kefaret olarak sayar…
Ramazan ayı gibi içinde sayısız değerler yüklü bir ayda ölmüş olması ne güzel değil mi?
***
Büyük bilge,
Güle güle git.
Allah seninle olsun…

Hüseyin Yeğin

SisliOda