Gündem “Atatürk’e hakaretler” fırtınasıyla dopdolu!
Bakıyorum da her yanda “Atatürk’e hakaretler, iftiralar ve iğrenççe yakıştırmalar” almış başını yürümüş… Yalanlar durmak nedir bilmiyor!..
Bu hakaretler karşısında susmayıp sesini yükseltenler de haklı olarak karşı tavır alıyor. Ülkenin insanları her yanda ve her fırsatta birbirine düşürülmüş!.. Saldırılar… Saldırılar…
Kin, nefret ve intikam duyguları kabardıkça kabarıyor.
Dost, arkadaş ve kardeş olup aynı ülkede yaşaması, aynı geleceği sevinçle paylaşması gereken insanların gözleri kin dolu… Bakışlarından hınç fışkırıyor! Sevgiyle yoğrulmaları gereken insanların her hücresi nefret ve intikam duygularıyla dolmuş, taşmış!..
Yaralar derinleştiriliyor…
Geçmişin kabuk tutmuş yaraları bile kaşıya kaşıya yeniden kanıyor. Derinleşen yaralar toplumsal yapının huzurunu, mutluluğunu ve gelecekte yaşanacak tüm sevinçleri alıp götürüyor. Önümüzde evham dolu bir gelecek var!..
***
Bu memlekete sevda derecesinde bağlı olup da cumhuriyetin ve laikliğin değerlerine sahip çıkanlar üvey evlat konumuna düşürülmek üzere!..
“Karşı devrimin ayak sesleri geliyor!” diyorlar…
Bunu diyenler büyük bir yanılgı içindeler. Çünkü karşı devrim ayak sesleriyle değil; dallarıyla, budaklarıyla ve gövdesiyle bizzat kendisi çoktan gelmiş bile... Bu gerçek görülmeden, bunun tam ayırımı yapılmadan ve bu durum iyice anlaşılıp kavranılmadan yapılmak istenenler yerli yerince yapılamaz. Yapılırsa eğer:
Eksik, güdük, çatlak ve yetersiz girişimlerle etkisiz olur, yetersiz olur… Başarısız olur…
***
Yıllardır Atatürk’ün anısına, manevi değerlerine saldıranların bir tek hedefi var:
Maddi ve manevi değerleriyle birlikte onu kaldırıp atmak… İnsanların ve özellikle çocukların beyninden onu silmek ve bir daha anılamayacak duruma getirmek… Ayrıca onun kurduğu tüm kurumları dağıtıp ondan hiçbir eser kalmayıncaya dek yok edip yerine kendi tercihlerine uygun olanı getirmek…
Evet evet! Bunlar olsun isterler. Üstelik bunların tamamının olmasını isterler…
***
Bunların adı devrim ise bilinmelidir ki hiçbir devrim kendinden öncekini överek ya da yaşatarak varlığını sürdürememiştir. Devrimler evreninde yok etmeden, yeniden var olmanın imkânı yoktur. Kendinden öncekileri kötülemeden, aşağılamadan, bin bir yakıştırmalarla insanların gözünden düşürmeden kendi varlıklarını sürdürmek isteyenler başarılı olamamışlardır. Tarih bunun aksine tanık olmamıştır.
Atatürk’e yapılan hakaretlerden rahatsız olanların bu gerçeği çok iyi bilmeleri zorunludur.
Cumhuriyeti ve laikliği yaşatmak isteyenlerin bu gerçeğe sırtlarını dönmemeleri ya da gözlerini bu gerçeğin karşısında kapatmamaları gerekir.
Bu durum dünya tarihinde adeta değişmez ve yadsınamaz bir ilke olarak uygulanmıştır.
Bir daha vurgulamak isteriz ki Atatürk’e hakaretlerden rahatsız olanların bu gerçeği çok iyi bilmeleri zorunludur. Aksi durumda hep kendilerini kandırmakla zaman öldürecekler, yahut kısa aralıklarla verdikleri mücadelede başarısız olacaklardır. Ülkenin göreceği zararı en aza indirgemek için bu gerçeğe sırt dönülmemesi gerekir.
***
Atatürk’e yapılan hakaretlerden, iftira ve suçlamalardan bıkıp usananlar bilmelidirler ki:
Atatürk’ün devrimleri sonucunda; daha önce oluk gibi akan ekmek paralarından, sınır tanımaz güçlerinden çok şey kaybeden yobaz takımı onun iflah olmaz düşmanları arasındadır.
Yaptıkları çirkin ve başarısız işlere Müslümanlığı perde yapıp, Müslümanlığın gölgesi altında olmadık iş çevirenlerin son yüzyıl içinde tek ortak düşmanı vardır: O da Atatürk’tür…
Dolayısıyla bu kesim; onun hakkında olmadık uydurma ve iftiralar üretecek, onu horlayacak ve onu halkın gözünden düşürmek için ellerinden ne geliyorsa yapacaktır. Şimdiye kadar yaptıkları ve şimdiden sonra da yapacakları gibi…
İftira ve yalanları asla onaylamayan güzelim dinimizi sözde sahiplenen bu insanlar, dinimizin dünyada yanlış anlaşılmasına ve algısının giderek kötüleşmesine neden olmaktadırlar.
***
Yaptığımız açıklamalar dikkate alındığında, Atatürk’e hakaretten rahatsız olanlar bireysel girişimlerle gündemin dolmasını beklememelidirler.
Atatürk’e hakaretten rahatsız olanlar;
Azim, inanç ve irade güçlerini zayıflatmadan mücadelelerini uzun zaman aralığına yayarak,
Planlı, aklın verilerine dayanan bilimsel kaynaklı çalışmalar yaparak,
Atatürk’ün heykellerini çoğaltarak değil, onun istek ve arzuları doğrultusunda araştırmalar yaparak,
Mücadeleyi toplumun her katmanına yayarak yaparlarsa sonuç alınabilir. Aksi hâlde ateşli birkaç bireysel girişimlerde bulunmakla ya da bu bireysel girişimlere duygusal destek vermekle başarı elde edilemez.
O zaman sevdalandıkları cumhuriyet de kalmaz ortada… İlk önce demokrasi olmak üzere, bu ülkede güzel olan ne varsa hepsi sırasını bile beklemeden başını alır gider.
Bu güzelim ülkemiz çorak ve yaşanamaz hâle gelir…
Hüseyin Yeğin
sislioda.com
Anasayfa
