Bakın Hele Şu Almanya’ya!..

Yıllanmış dost bildiğimiz, bir tür kader arkadaşı gözüyle baktığımız Almanya!
Atıp tutmakta, bağırıp çağırmakta…
Devletimize de insanımıza da hep ikinci ya da üçüncü sınıf gözüyle bakan,
Kendi çıkarı söz konusu olduğunda sırnaşan,
İki yüzlü tavır takınan,
Dost olarak elimizi uzattığımız zamanlar bile ardımızdan gizli anlaşmalarla kuyumuzu kazan,
İnsanımızın emeğini yıllarca yok pahasına sömüren,
Almanya!
Edebini takınmadan ileri geri konuşmakta…
Belli ki ortalıkta henüz tam kavrayamadığımız bir şeyler dönüp durmakta…
***
Milletvekillerimize, bakanlarımıza “Sakın buraya seçim propagandası için gelmeyin,” dediklerinde,
Başbakanımızın, Cumhurbaşkanımızın uluslararası hukuk zemininde kabul görmesi gereken Türk Vatandaşlarına hitap etme önerilerini ellerinin tersiyle ittiklerinde,
FETÖ’nün uşaklarının sığınma taleplerini hukuksal zemin bahanesiyle kabul ettiklerinde,
“Onlar teröristtir, onları bize iade edin” dediğimizde, “Yargı bağımsızdır. Bir şey yapamayız. Karar bağımsız yargınındır,” diye yılıştıklarında,
Daha nice düşmanımıza kucak açtıklarında,
Cumhurbaşkanımız kastedilerek “…diktatörü öldürün…” diye yazılı bir pankartın açılmasına bile ses çıkarmadıklarında,
Ve bunlardan da öte 1915 olaylarını soykırım olarak tanıdıklarında,
İstediler ki suspus olalım, ezik büzük bir köşeye çekilip oturalım.
Boynumuz bükük, sesimiz kısık mahzun bakışlarla pişmanlık gösterilerinde bulunalım.
***
Türkiye’nin Alman milletvekillerinin İncirlik’teki Alman askerlerini ziyaret etmesine izin vermemesi çok çabuk zorlarına gitmiştir.
Beklememişlerdir!
Ummamışlardır, şaşırmışlardır, hayret etmişlerdir!..
İncirlikteki Tornado keşif uçaklarını geri çekme tehdidini savurmuşlardır. Alman askerlerinin konuşlanabileceği başka bir yer bulmak için hızla hazırlıklara başlamışlardır.
İncirlik’teki Alman askerlerinin üstten çekilmesini öngören teklifi çok kısa zamanda Almanya Meclisi getirmişler ve yine bu kararı çabucak meclisten geçirmişlerdir. Oylamada tüm parti gruplarının çekilme yönünde görüş bildirmesini sağlamışlardır.
***
“Terör propagandası” ayrıca “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçlarından tutuklanan Türk ve Alman vatandaşı Deniz Yücel’in serbest bırakılmasını istemişlerdir.
FETÖ yanaşmalarını bize iade etmeme gerekçeleri olarak “bağımsız yargıya müdahale edemeyiz” demişler başka bir şey dememişler; ama biz de onlara “Yargı bağımsız ve tarafsızdır. Müdahale edemeyiz!” dediğimizde “Sizde yargı var mı ki bağımsız ve tarafsız olsun?” anlayışı ile yaklaşmaktan gocunmamışlardır.
Yüzleri kızarmamıştır!..
***
Yine Büyükada’da gözaltına alınan Alman vatandaşı Peter Steudtner’in tutuklanması üzerine, bize NOTA vermişlerdir.
Artık!..
İyice sinip kabuğumuza çekilme zamanımızın geldiğine karar vermişler ve bu beklenti içine girmişlerdir.
Bizim:
“Konunun yargıya intikal ettiğini, bağımsız Türk yargısına güvenilmesi gerektiğini, ilk günden itibaren uluslararası hukuk kurallarına uygun olarak konsolosluk himayesinin sağlanmasında herhangi bir eksiklik yaşanmadığını” anlatmamız öfkelerini daha da kabartmış, ne yapacaklarını şaşırmışlardır…
Bu şaşkınlık içinde Dışişleri Bakanları:
“…yaşanan darbe girişiminden sonra gelinen süreçte Türkiye’yi sadece bir müttefik olarak değil, Almanya’daki faaliyetleri sebebiyle aynı zamanda BİR HASIM OLARAK GÖRÜYORUZ,” gibi ipe sapa gelmez, dostluğa yakışmaz türünden haddini aşan açıklamalar yapmışlardır.
Hızlarını alamamışlar ki bu açıklamaların hemen ardından:
Türkiye’ye yatırımların durdurulacağı veya büyük ölçüde kısıtlanacağı gibi EKONOMİK TEHDİTLERİ,
AB üyeliği konusunda artık bize desteklerini çekecekleri konusunda SİYASİ TEHDİTLERİ,
Ve…
ALMAN TURİSTLERİN TÜRKİYE’YE SEYAHETLERİNİN KISITLANACAĞI ANLAMLARINDA TEHDİTLERİ ardı ardına sıralamışlardır.
Bitip tükenmek nedir bilmeyen saldırıları birbirini izlemiştir.
***
Tüm güçleriyle üzerimize gelirken bizi köşeye sıkıştırdıklarından emindirler.
Ama…
Yanılmaktadırlar…
Biz onları:
150 yıldan bu yana hep dost bildik diye,
150 yıldan bu yana süren ilişkilerimizde ortaya koydukları pislikleri ve iki yüzlülükleri hep görmezden geldik diye,
Olabilir “Devletlerin karşılıklı çıkarlarıdır,” düşüncesinde olduk diye,
Daima hoşgörü gösteren taraf biz olduk diye,
İlişkilerimizde şu ya da bu nedenle daima özverili davranan taraf biz olduk diye,
Onlardan bir almışsak onlara on katını verdik diye,
Üstelik bununla yetinmeyip onlara üstün ticari haklar verdik diye,
Bundan sonra da böyle davranacağımızı düşünmüşlerse yine yanılmaktadırlar.
Bilsinler ki kimseden haksız yere bir şey istemeyecek kadar asil olan bu millet, onlardan da haksız yere bir şey istemeyecektir.
***
İktidardakileri şimdilik eleştirmiyoruz, ancak onlara bir sıra önerimiz var:
Şimdiye dek kim ki yüzümüze iyi gülebilmişse o bizden çok daha fazla yararlanmanın kapılarını ardına kadar açmıştır. Lütfen artık bu kurguyu değiştiriniz.
Bu millet ikide bir her önüne gelen kendini bilmez tarafından aşağılanmaktan bıktı artık.
Ulusal onurumuzu korumak en başta gelen görevinizdir.
Ama bunu bilimle, akılla, ileriyi öngörerek, varlıklarımızın değerini iyi ölçerek; küçük hesaplar peşinde koşmadan yapmalısınız. Yine bilim ve akıl ölçülerini yerli yerinde kullanarak güçlü-zayıf dengesini ülkemiz ve milletimizin çıkarları doğrultusunda ayarlamalısınız.
Tabii ki olan bitenden ders alarak…
Böyle olmalı ki gönlümüzü karartan sıkıntılardan kurtulalım… Çevremizi saran sinsi düşmanların şerrinden uzak duralım…

Hüseyin Yeğin

sislioda.com