• Çizgi’m
  • Bilmek İstiyorum
  • Unutulmayan İyilik…
  • BİR SAATLİK ÖMÜR
  • Mevlana’dan Deyişler
  • KIBRIS Gazisi E.P.Kd.Alb.Niyazi KÜLAHLI’ya-1 “””””””
  • NASİBE!..
  • Daha da Sarıl Bana, Bırakma Beni…
  • ULUSLARARASI BAŞARI GÖRMEZLİKTEN GELİNEMEZ!..
  • Cumhuriyete Saldırılar Bitmedi, Bitmeyecek…
  • Bir Zamanlar Kahramandı!.. Meğer…
  • Bir Kumruyla Söyleşi
  • Çok Şükür Değiştim dedi ve Lefkoşa Büyükelçisi Oldu
  • İlah Olmadı Put da Olmadı Allah’ın Kuluydu…
  • Çocuk acılar içinde.
  • Üye Ol
  • Üye Girişi
    • Anasayfam Yap
      • Sitene Ekle
      • Amacımız
      • Künye
      • İletişim
Sislioda
    •  
    • Anasayfa
  • Güncel
  • Ekonomi
  • Dünya
  • Spor
    • Canlı Sonuçlar
    • İstatistikler & Puan Durumu & Fikstür
  • Politika
  • Şiir
  • Sağlık
  • Teknoloji
  • Yazarlarımız
  • Seri İlanlar
    • İlan Ekle
  • Firma Rehberi
    • Firma Ekle
19.06.2025 19:20:10
  • Kültür Sanat
  • Magazin
  • Gazeteler
  • Video Galeri
  • Foto Galeri
sislioda.com Bizi Facebook'dan takip edin
sislioda.com Bizi Twitter'dan takip edin
Anasayfa » Dünya
Saime Bilhan

Ateş Topları

Eklenme Tarihi: 3 Ocak 2022 Pazartesi
Eklenme Saati: 22:36
Okunma Sayısı: 430
Tweetle
Saime Bilhan saime.bilhan55@gmail.com
Yazdır
Yazıyı Büyüt Yazıyı Küçült
Ateş Topları

Şimdiye dek yazdıklarımla sizlere birinci ve ikinci kür süreçlerinde ve üçüncü kür öncesinde yaşadıklarımı iletmeye çalıştım. Eksik kalan yanları olabilir. İstiyorum ki bu hastalığa yakalanan herkesin aklına takılan ya da bizzat başlarına gelen ve yaşama ihtimalleri olan konularda benim yaşadıklarımı iletmek yoluyla onların acılarına ortak olabileyim. Bu nedenle şimdi de üçüncü kür sonrası yaşadığım acıları, sıkıntıları ve bunalımları sizinle paylaşacağım.

***

Birinci ve ikinci kemoterapilerin yedinci günlerinde kısmen kendime gelmiş ve ilk fırsatta yaşadıklarımı yazmaya başlamıştım. İkinci kürde aldığım ilaçların etkisi biraz daha uzun sürdü ama üçüncü kürde her nedense daha uzun sürdü ve toparlanmam birkaç gün daha uzadı. On gün boyunca bırakın bilgisayarda yazı yazmayı, telefonumu dahi kullanacak gücü kendimde bulamadım. Telefonumu elime alıp kulaklarıma götürme yönünde birkaç girişimim başarısızlıkla sonuçlandı. Tabii ki moralim bozuldu. Düş kırıklığım bedenimi perişan edecek düzeyde arttı. Gözlerimin kararması ve baş dönmelerimin artması bende iyice hâlsizliğe neden oldu. Canlı cansız herhangi bir şeye birkaç saniye süreyle dikkatli bir şekilde baktığımda gözlerim kararıyor, baktığım bir şeyi net göremediğim gibi gözlerimdeki çatallaşma başımın dönmesine neden oluyordu. Anlaşılmaz bir gücün göz kapaklarımın üzerine baskı yaptığı sanısına kapılıyordum. Çünkü zorlasam bile göz kapaklarımı açamıyordum. Duyduğum rahatsızlık artıyor, her an kendimi kaybedeceğim hissi ağır basıyordu. Olacak şey değil!.. Bu yaşıma kadar benzeri bir durumla karşılaşmamıştım.

Rahatsızlıklarıma ilk haftayı izleyen iki gün içinde acı çeksem de dayanabilecek durumdaydım. Üçüncü güne girdiğimizde olağan olmayan bir artışla karşılaştım. Sadece gözlerim kararıp başım dönmüyor, midem de bulanıyordu. Ağzıma kadar gelen kusmukları dışarı atabilmek için inanın olağanüstü çaba gösteriyordum. Başaramadığım oluyor ağzıma gelenler sızıntı hâlinde dudaklarımdan aşağıya sızıyordu. Rahime ablamın büyük bir sabır örneği göstererek benimle birlikte olmasının dışında olan bitenlerden hiçbir şey hatırlayamaz oldum. Birazcık kendime geldiğimde ablama teşekkür etmek istedim. Ne var ki sesim çıkmadı. Yaşadığım güçsüzlük o denli fazlaydı ki bir teşekkür sözcüğünü telaffuz etmek dahi zor geliyordu. Sesim de kısılmıştı. Ses kısıklığı nedeniyle karşımdaki kimse konuştuklarımı doğru dürüst anlayamayınca aramızda garip bir sessizliğe sebep oluyordu ve ardından sisli, dumanlı bir dalgaya kapılıp gidiyordum.

Kara gün diye tanımladığım üçüncü günde rahatsızlıklarım tavan yaptı. Gecelerim kâbusla, gündüzlerim ise tanımlamakta zorlanacağım bir tür işkencelerle dolu geçiyordu.

***

Çok enteresandır!.. Gece ya da gündüzleri uyurken birden uyanıyorum. Uyanmamla birlikte aniden adeta yanmaya başlıyorum.

Gündüzleri uyuduktan sonra uyanmam için geçen süre bir saat ya da biraz daha fazla oluyordu. Ama geceleri uyuduktan sonra uyanmam arasında geçen süre daha kısaldı. Uyusam bile çektiğim acı ve sıkıntıları sanki uyanıkmışım gibi algılayabiliyordum. Dolayısıyla zaman bir türlü geçmek nedir bilmiyordu. Diyebilirim ki geceleri yarım saatte bir uyanıyordum. Birkaç denemeden sonra neden uyandığımı anlamaya başladım. Ateşle savaşıyordum. Yanlış değil dediklerim ateşle savaşıyordum. Uyandığımda hemen değil ama üç dört dakika sonra nasıl geldiğini anlayamadığım bir ateş dalgası beni tutsak ediyor ve her yanımı adeta zincirlerle bağlıyordu. Şaka yapmıyorum! Şöyle de anlatabilirim:

Uyandığımda sanki bir düş görüyormuşum algısına kapılıyordum. Çünkü neyin gerçek neyin hayal olduğunu ayırt edecek kadar kendimde olamıyordum.

Ve karşımda koca bir ateş topu! Çok geçmeden bir tane olan ateş topu çoğalıp sayıları ikiye üçe, hatta dörde beşe çıkıyor ve hepsi üzerime doğru geliyor. Zorunlu olarak ateş toplarıyla savaşmaya başlıyorum. Savaşıyorum ama her yanımda dayanamayacağım ölçüde bir sıcaklık artışı çıkıyordu. Artan sıcaklık normal düşüncemi etkiliyor, doğal olarak yapmam gerekenleri dahi yapamıyordum. Önceleri bu savaşta kesinlikle yenileceğimi sandım ama kısa süre sonra dayandığımı görünce moralim düzeldi. Ateş toplarıyla yaptığım savaşı kazanacağım inancı doldu içime.

Anlatmaya çalıştığım süreçte arada bir yakama yapışan uykunun ağırlığı altında eziliyor ve istemesem de uyku ya dalıyordum. Uyanınca gardımı alıp ateş toplarının gelmesini sessizce bekliyordum. Kendimi önceden hazırlamamın epey yararını gördüm. Çünkü bu kez ateş toplarına karşı daha uzun süre dayanma başarısı gösterebiliyordum. Hamdolsun Yüce Allah’ıma! Başardım da…

***

Yaşadıklarımı abartısız iletmeye çabalıyorum. Belki birazcık hata yapabilirim ama fazla değil. Sözünü ettiğim ateş topları önce kafamın içine doluşuyor, ardından bütün vücudumu sarıyordu. Anlattıklarım size tuhaf gelebilir, ancak en küçük bir abartı yapmadığımı belirtmeliyim.

Bedenimi ateş basınca başımı yastığa dahi koyamıyorum. Mümkün değil zorlasam da olmuyor. Doğruluyorum ben de… Bu kez nefes almam hızlanıyor, kalp atışlarımın sesini duyuyorum. Tane tane gelen seslerin ateş toplarına ait olduğuna eminim. Önce güm güm diye ses çıkarıyorlar, biraz geçince adeta çok ötedeki bir dağın tepesinden aşağıya gümbür gümbür yuvarlanıyorlarmış gibi sesler duyuyorum. Yahut böyle bir algıya kapılıyorum!.. Her yanımda ateş yanıyor sanırsınız. Ellerim ayaklarım istem dışı bir şeyler arıyorlar. Rahime ablam:

“Ne istiyorsun, söyle ne istiyorsan hemen getireyim” diyor. Sesini ve sözlerini duyabiliyor ama cevap veremiyorum. Ellerimi sağda solda dolaştırırken dokunduğum her eşyada birazcık bekletiyorum. Dokunduğum eşyanın serinliği bile yetiyor yahut hiç yoktan iyi geliyor bana. Ayaklarımın altında yanıp duran kor ateşler beni yerimden fırlatacakmış gibi oluyor. Ama fırlamak değil yerimden bile kıpırdayamıyorum. Mümkün mü? Hâlim yok ki!.. Sadece ayaklarımla bastığım yeri değiştirip yerin serinliğinden yararlanıyorum o kadar!.. Derken her yanımı amansız ve insafsız bir şekilde kavuran ateş topları ağır ağır bedenimi terk ediyor. Şöyle rahatça bir “Oh!..” çekmek istiyorum, ne var ki olmuyor, bunu dahi başaramıyorum. Pelte gibi yığılıp kalıyorum olduğum yere. Gücüm olsa göz kapaklarımı aralayıp Rahime ablamdan su getirmesini isteyeceğim ama yapamıyorum. Ağzım kupkuru, tükürüğümü dahi yutkunmakta zorlanıyorum.

***

Önceden planlanmış ve bitmez bir işkence altındaymışım gibi bir yenilmişlik duygusu sarıyor beni. Aklım ve düşüncelerim adeta tutsak edilmiş… Ardından güçlü bir mide bulantısı ve dayanamayacağım ölçüde bir baş ağrısı. Parmağımı kıpırdatacağım ama ne mümkün! Hâlsizlik ve güçsüzlük yeli esiyor tüm bedenimde. Bir ara abimin: “Dayanmalı, aklını kullanmalı ve hiçbir zaman yenilgiyi kabullenmemelisin.” dediğini anımsıyorum. Keşki diyorum, abim yanımda olsaydı da çektiklerime tanık olsaydı. Acaba yine aynı şeyleri söyleyebilir miydi? Bir de çelişkili düşünceler aklımda esip durdukça onların verdiği rahatsızlıklar ayrı bir acı kaynağı oluyordu. Ateşli anlarımda gelip ruhumun kapısına dayanan çelişkili düşünceler yumağı iyice tutsak ediyor beni. Ne zaman biraz düşünmeye dalacak kadar bir fırsat bulabilsem kalbim ve ciğerlerim isyan ediyor buna. Soluduğum havayı içime çekmekte zorlanıyorum ve bu ateş basmalarının hemen ardından nöbet hâlinde gelen ataklarla nefessiz kalmaktan perişan oluyorum. Nefesim kesiliyor, dilim söylemez oluyor ve bir yenilmişlik duygusu göğsümün tam ortasına bir bıçak gibi saplanıyor. Nefes alamamak çok zor, çok tuhaf bir şey!.. Adeta dünyayla aranızdaki bağ kopuyor, hiçbir şey düşünemez oluyorsunuz. Ciğerleriniz yerinden sökülecekmiş gibi bir duyguya kapılıyorsunuz. Rahmetli annemin hastalığı sırasında; “Ciğerlerim yerinden sökülecek gibi oluyor,” sözlerini hiç unutmadım. Sıkça kullandığı bu sözlerle o zaman ne demek istediğini, nasıl bir zorlukla karşı karşıya kaldığını asla tahmin edemezdim. Şimdi ise annemi daha iyi anlıyorum. Evet! Nefes alamayınca ciğerlerim yerinden sökülecek gibi oluyordu…

Anlattığım süreci acı ve bunalımlarla yaşayıp çekeceklerimi çektikten ve birazcık kendime geldikten sonra derin bir uykuya dalıyorum. Uyandığımda Rahime ablam: “Eğer bir saat daha uyusaydın seni hastaneye kaldırmak zorunda kalacaktık,” dedi. Gözlerinde yaşlar birikmiş bana doğru şefkat ve sevgi dolu yaşaran gözlerle bakıyordu. Sustum sadece…

***

Üçüncü kürün ikinci haftasına girerken kendime geldim ama daha tam değil…

Ertesi gün Bursa’dan İstanbul’a gitmeye karar verdik. Rahime ablamın yapması gereken birtakım işleri varmış. Beni yalnız bırakmak istemediğinden beraberinde gitmemi istiyordu. Aslına bakarsanız ben de acı ve bunalımlarla dolu yaşadığım ve hiçbir zaman algılayamadığım türden sıkıntılar çektiğim yerleri görmek istemiyordum. Kısa bir zaman burayı terk etmemin büyük yararı olacaktı. Her attığım adımda, her köşede ve her eşyanın sağında solunda acılarım, bunalımlarım yüklüymüş gibi bir duyguya kapılıyordum. Oralara baktıkça hastalığımı ve çektiğim amansız ağrılarımı hatırlıyordum. Daha doğrusu aklıma başka bir şey gelmiyordu. Gündüzleri arada bir oturduğum ve çoğunlukla yatağa uzanır şekilde yattığım salon ile geceleri yattığım yatak odasını, tuvaleti, banyoyu ve mutfağı bir süre görmek istemiyordum. Bir süre sonra başlayacak dördüncü küre iyi hazırlanmam gerekiyordu. Kaybettiğim gücümü yeniden kazanmalı, sarsılan moralimi düzeltmeliydim.

Yüce Allah’ımdan sürekli olarak yardım istiyor ve çektiklerime sabır ve metanetle katlanabilmem için bana dayanma gücü vermesini diliyordum. İnşallah başarılı olurum.

Saime Bilhan

https://www.sislioda.com
Etiketler:
ateş topları hâlsizlik Kemoterapi kürler
Paylaş Tweetle Paylaş Paylaş Paylaş

Yazarın Diğer Yazıları

Unutulmayan İyilik… Yıl 1978. Zor, çok zor ama çok zor bir yıldı o yıl!.. Etim, kemiğim, kanım, canım, ...
Unutulmayan İyilik…
BİR SAATLİK ÖMÜR O sabah da diğer günler gibi sıradan bir gündü. Ev hanımları için hiç değişmeyen sabah ko...
BİR SAATLİK ÖMÜR
NASİBE!.. Sözlerime, merhum Mehmet Akif'in, "Bir gece" şiirindeki şu mısralarla başlamak istedim. İ...
NASİBE!..
Bir Kumruyla Söyleşi Hastalığın amansız pençesinde kıvranan yaşlı kadın pencereden dışarıya bakıyordu. Yakında...
Bir Kumruyla Söyleşi

Yorum Yazın

Cevabı iptal etmek için tıklayın.

Kullanıma İzin Verilen HTML Kodları : <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>

Renkli Deneme

Çizgi’m Bilmek İstiyorum Unutulmayan İyilik… BİR SAATLİK ÖMÜR Mevlana’dan Deyişler
  1. Çizgi’m Çizgi’m
  2. Bilmek İstiyorum Bilmek İstiyorum
  3. Unutulmayan İyilik… Unutulmayan İyilik…
  4. BİR SAATLİK ÖMÜR BİR SAATLİK ÖMÜR
  5. Mevlana’dan Deyişler Mevlana’dan Deyişler

En Son Haberler

Çizgi’mAsgari Ücret fiyaskosu, Emekli Yılının belleğimde yerleşen korkusu, Aile Yılı......
Çizgi’m
Bilmek İstiyorumYaşım onbeş, Herkesle kardeş kardeş, Özgürce yaşamak istiyorum. Düşüncelerim beni......
Bilmek İstiyorum
Unutulmayan İyilik…Yıl 1978. Zor, çok zor ama çok zor bir yıldı......
Unutulmayan İyilik…
BİR SAATLİK ÖMÜRO sabah da diğer günler gibi sıradan bir gündü. Ev......
BİR SAATLİK ÖMÜR
Mevlana’dan DeyişlerEy altın sırmalı giysiler giymeye, altın kemerler takınmaya alışmış adam,......
Mevlana’dan Deyişler
  • Seri İlanlar
  • Firma Rehberi
  • Güncel
  • Manşetler
  • Ekonomi
  • Dünya
  • Spor
  • Politika
  • Yaşam
  • Şiir
Sitemizde yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz.. Görüş ve önerileriniz için info@sislioda.com adresine e-posta gönderebilirsiniz.
Copyright © 2016 - Sislioda Her Hakkı Saklıdır.

Tasarım ve Programlama: Ajans5.Net