Önce;
10 Kasım’da televizyon kanallarına Anıtkabir’den haber ve canlı röportaj yayınlama yasağı getirildiği” belirtildi. (Sözcü Gazetesi Saygı Öztürk’ün haberi)
Sonra;
Genelkurmay’dan yapılan açıklamada;
”Bunun yanlış anlamadan kaynaklandığı ve talepte bulunan televizyon kanallarına yapılacak düzenlemeye göre yayın yapma izni verildiği,”
”Resmi tören sonrası ve akşam saatlerinde çekim yapılması taleplerinin ise hâlen değerlendirme aşamasında olduğu,” belirtilmiştir.
Belli ki önce verilen karar tepkiler üzerine geri çekilmiş ve yeniden değerlendirmeye alınmış, ancak neye karar verildiği net bir şekilde henüz açıklanmamıştır.
***
Böyle bir uygulamaya gitmek istemenin altındaki gerçek neden ne ola ki?
Ulusal Bayramlarda ve özellikle 10 Kasım’larda halkımızın Anıtkabir’e koşarak bir tür vefa borcunu ödemesinden ürkenler, bu sevgi ve saygı selini bir şeylerin engeli olarak mı görmektedirler?
Eğer böyle bir şey varsa bunun akılcı ve bilimsel gerekçesinin açıklanması gerekmez mi? Böyle bir gerekçenin açıklanması Atatürk sevgisini ve saygısını kalbinde taşıyanlara karşı ödenmesi gereken bir borçtur…
Ama…
”Komutanlarımız böyle uygun buldu.” demek elbette ki bir gerekçe değildir…
Bu yasaklama kararının alınmasına, sonradan da geri dönülmesine askerin aracı yapılması ayrı bir rahatsızlık konusudur.
Neden askerler?
***
Atatürk ve onun ortaya koyduğu değerlere karşı son yıllarda örtülü ya da örtüsüz, planlı bir sindirme hareketi var. Başta Türk Vatandaşları olmak üzere onun sevgisini ve saygısını kalbinde yaşatanlara karşı, kimi açık kimi kapalı dolaylı ya da dolaysız bir saldırı var. Saldırıların maddi ve manevi anlamda giderek arttığı inkârı mümkün olmayan acı bir gerçektir.
Ona ait değerlerin okul kitaplarından kaldırılmasından tutun da heykellerine karşı yapılan çok yönlü ve türlü çeşit saldırıların giderek arttığını görmekteyiz.
Bir başka acı gerçek de şudur:
”Ona karşı yapılan hakaretlerde sayısal bir patlama yaşanıyor. Kin, nefret ve intikam arzusuyla yanıp tutuşanların yalan ve iftira kampanyası hızını hiç kesmeden devam ediyor.”
Bunların ötesinde tarihi saptırmak pahasına, onun bu ülkeye kazandırdıklarını değersizleştirip önemsizleştirenler kuyruğa girmiş adeta…
Oysa Atatürk’ün bu ülke için yaptığı olağanüstü hizmetler ve kazanımlar ortada… Dünyanın çoğu ülkelerinde onun dehasından ve insanlığa kazandırdıklarından söz edilir. Kıskanılmaz! Bir kenara itilmez! Tam aksine el üstünde tutulur…
Onu kıskananların, yahut ondan nefret edenlerin aklı bir yana itmeleri, bilimsellikten uzaklaşmaları ve gerçekleri saptırmaları artık rahatsızlık yaratacak boyutlara taşınmaktadır…
***
Avrupa Birliğine girmek için bin bir yol deneyip bir türlü başarılı olamayanların Atatürk’ten öğrenecek çok şeyleri vardır. Lütfen şuna bakınız:
Türkiye Cumhuriyet’i bugünkü Birleşmiş Milletler’in temeli sayılan Cemiyeti Akvam’a üye olurken gidip o cemiyetin kapısında sıraya girmemiştir.
Atatürk’ün siyasi dehası sayesinde üyelik için önce bu cemiyetten davet almış (06 Temmuz 1932), sonra alınan bu davet TBMM’de görüşülmüş, tartışılmış ve 09 Temmuz’da onaylanmış, daha sonra da 18 Temmuz 1932′de resmen üye olunmuştur. Atatürk’ün siyasi dehası sayesinde Türkiye, bu cemiyete üye olmak için ilk davetli ülke olma onurunu taşımaktadır.
Atatürk bunu nasıl becermiştir?
Neler yapmış da biz onların değil, onlar bizim arkamızdan koşmuştur?
Atatürk’e düşman olanlar, ona hakaret edenler, onun ülkeye kazandırdıklarını küçümseyenler ve halkın kalbindeki Atatürk sevgisini söküp atmak isteyenler; kendi kinleriyle boğulacak ve bu soruların cevabını hiçbir zaman öğrenemeyeceklerdir.
***
Televizyon kanallarından Atatürk’ü anmaya vesile saydığımız günleri özlemle izlemekten bizleri mahrum bırakmak niyetinde olanlar internet sitelerinden yayımlanan fotoğraflarla yetinmemizi mi istiyorlar?
Lütfen “www.anitkabir.tsk.tr” internet sitesini açıp yayımlanan fotoğraflara bakınız. Sitenin Etkinlikler başlığı altında 50 adet, Ziyaretçi Fotoğrafları başlığı adı altında 55 adet olmak üzere toplam 105 fotoğraf yayımlandığını göreceksiniz.
Bu fotoğraflar halkımızın Atatürk’e olan ilgisini tam olarak yansıtabilmiş midir?
Bu fotoğraflarda gerek Ankaralıların ve gerekse yurdun dört bir yanından Anıtkabir’e akın akın gelenlerin Atatürk’le nasıl kaynaştığını görebilmemiz mümkün müdür?
Tanıdıklarımız ve dostlarımız bu sorulara olumlu karşılık vermemişlerdir.
İletişim çağının olabildiğince hız ve yoğunluk kazandığı bir dönemde yaşananları doğru bulmuyoruz. Televizyon kanalları aracılığıyla özlemle andığımız günleri izlemekten neden mahrum bırakılmamız istenmektedir?
Acaba böyle yapınca kalplere kazınmış Atatürk sevgisinin ve saygısının silineceğini mi sanıyorlar?
Eğer böyle düşünüyorlarsa inanın büyük bir gaflet içindedirler.
Hüseyin Yeğin
sislioda.com
Anasayfa
