• Çizgi’m
  • Bilmek İstiyorum
  • Unutulmayan İyilik…
  • BİR SAATLİK ÖMÜR
  • Mevlana’dan Deyişler
  • KIBRIS Gazisi E.P.Kd.Alb.Niyazi KÜLAHLI’ya-1 “””””””
  • NASİBE!..
  • Daha da Sarıl Bana, Bırakma Beni…
  • ULUSLARARASI BAŞARI GÖRMEZLİKTEN GELİNEMEZ!..
  • Cumhuriyete Saldırılar Bitmedi, Bitmeyecek…
  • Bir Zamanlar Kahramandı!.. Meğer…
  • Bir Kumruyla Söyleşi
  • Çok Şükür Değiştim dedi ve Lefkoşa Büyükelçisi Oldu
  • İlah Olmadı Put da Olmadı Allah’ın Kuluydu…
  • Çocuk acılar içinde.
  • Üye Ol
  • Üye Girişi
    • Anasayfam Yap
      • Sitene Ekle
      • Amacımız
      • Künye
      • İletişim
Sislioda
    •  
    • Anasayfa
  • Güncel
  • Ekonomi
  • Dünya
  • Spor
    • Canlı Sonuçlar
    • İstatistikler & Puan Durumu & Fikstür
  • Politika
  • Şiir
  • Sağlık
  • Teknoloji
  • Yazarlarımız
  • Seri İlanlar
    • İlan Ekle
  • Firma Rehberi
    • Firma Ekle
20.06.2025 00:42:27
  • Kültür Sanat
  • Magazin
  • Gazeteler
  • Video Galeri
  • Foto Galeri
sislioda.com Bizi Facebook'dan takip edin
sislioda.com Bizi Twitter'dan takip edin
Anasayfa » Dünya
Saime Bilhan

Gölcük’te Bir Sabah

Eklenme Tarihi: 18 Aralık 2021 Cumartesi
Eklenme Saati: 18:58
Okunma Sayısı: 351
Tweetle
Saime Bilhan saime.bilhan55@gmail.com
Yazdır
Yazıyı Büyüt Yazıyı Küçült
Gölcük’te Bir Sabah

Göğsümden koltuğumun altına doğru yol almak isteyen kötü huylu tümörlerimdeki hücrelerle aram iyi değil!.. Önce küstük birbirimize, şimdi tanım yerindeyse kanlı bıçaklı olduk. Amansız düşmanlarımın listesinde ilk sırada yer alıyorlar. Anormal ve düzensiz bir şekilde bölünüp çoğalmaya yüz tutan hücrelerimle tam bir savaşa tutuştuk. Ben onları yok etmeye çalışırken onlar çoğalıp bedenime yayılarak her yanımı işgal etmek istiyorlar. Çıkan çatışmalarda elbette zorlanıyorum ama öncelikle Allah’ın yardım ve inayetiyle, sonra yardımcılarımın sayesinde şimdilik savaşı önde götürüyorum. Son meydan savaşında onlara layık oldukları dersi vereceğime inancım var. Zaten tüm hazırlıklarımı ona göre yapıyorum…

***

Şu sıralar kendimi daha özgür ve keyifli bir ortama atmak niyetindeyim. Öyle ki bütün olumsuzlukları arkaya iterek hiçbir şey olmamış gibi davranmaya ihtiyacım var. Kendimi hayatın akışına bırakmak, birkaç gün sonra yaşamaya mecbur olacağım; acı, sıkıntı ve bunalımlardan uzak bir ortamda neşe içinde yakınlarımla birlikte vakit geçirmek benim için uygun bir seçim olmalı. Aslında acılar kervanının tam göbeğindeymişim gibi her an onlarla yaşamanın bir anlamı yok! Gerçekten yok. Gereği de yok zaten…

***

Kemoterapinin ikinci kürünün ilk haftası ateşler içinde yanmış, acılarla yoğrulmuş, mide bulantısının peşimi bırakmadığı günlerde hâlsizlik sanki bir parçammış gibi varla yok arasında yaşamıştım. İkinci haftanın ilk iki gününü bir yana bırakırsak yavaş yavaş kendime gelmiş ve ayakta durmaya başlamıştım. Hafta sonuna doğru eni konu gücümü toplamış, yakınımızdaki spor alanında yürüyüşlere gider olmuştum. Biraz zorlansam da yürüyüş sonrasında alandaki aletlerde çalışmış, bedenimi canlandıracak, ruhuma esenlik kazandıracak hareketleri yapmaya koyulmuştum.

***

Önümüzdeki haftanın, yani üçer haftalık kürlerden üçüncüsünün başlayacağı haftanın benim için zorlu geçeceğini biliyordum. İlk iki kürün üçer haftalık dönemlerinde birbirine benzer olaylar yaşamış ve yeterince deneyim kazanmıştım. İkinci kürün son haftasına girerken sanki hasta değilmişim gibi yaşamak istiyordum. Bunun adına oyun mu dersiniz, yoksa başka bir şey mi bilemem ama böyle olmasını canım çekti. Bulunduğum kentten başka bir yere gitmek iyi olacaktı. Hastalığımı fiilen paylaşmadığım, benim zorlu günlerimi görüp tam bilmeyen sevdiklerimle birlik olmak gelmişti içimden. Son aylardaki hasta hâlimle beni görmeyen sevdiklerimle birkaç gün birlikte olmak ilaç gibi gelecekti bana! Buna eni konu kendimi inandırmıştım. Kanserle savaşırken bu yöntemin gözle görülür yararlarına enimin ki sizler de izleyeceksiniz.

Niyetimi eşime ve ablama açtığımda sağ olsunlar ikiletmeden “Tabii olur, neden olmasın!” dediler. Eşimin anlayışlı yaklaşımı ve Rahime ablamın bu konuda bana yardımcı olacağını söylemesi işlerimi hayli kolaylaştırdı.

İnancım o ki birkaç günlüğüne evden ayrılıp gideceğim ortamda sanki hiç hasta değilmişim gibi günlerimi gün etmek iyi gelecekti bana. Böyle düşünüyordum, fakat biraz da tedirgindim. Yoksa içimde depreşen duygularım beni yanıltıyor muydu? Zaman, elbette bunun cevabını verecekti. Acaba yanlış mı düşünüyordum? Umduklarımı bulabilecek miydim? Olabilirdi. Neden olmasın! Kaldı ki tam tersi bir sonuçla yüz yüze gelsem dahi buna aldırmamaya kararlıydım.

Doğrusu ortam değiştirmenin bedenimde ve ruhumda nasıl bir etki yaratacağını bilmiyordum. Hastalığımın seyrini etkileyip etkilemeyeceğini de bilemiyordum. Ama beni hep dürtükleyip duran bu duygu, sürekli peşimdeydi ve benden kopmak nedir bilmiyordu. İçim içime sığmıyordu adeta!.. Denesem iyi olacaktı. Eğer olayların akışı sandığım gibi seyretmezse geldiğim yere geri döner ve alışmış olduğum yaşamın akışı içinde yerimi alırdım. Doktoruma danıştığımda herhangi bir sakıncasının olmadığını, ancak yine de dikkatli hareket etmem gerektiğini söyledi. Artık kesin kararımı verdim ve birkaç günlüğüne buralardan ayrılacaktım.

***

Kardeşim Bilal’in yeni satın aldığı Gölcük’teki evini görmek istemiş ama biraz da son hastalığımın etkisiyle buna zaman bulamamıştım. Kardeşim, evinin orman içinde bulunduğunu, çevresi sakin ve huzurlu bir ortamın beni beklediğini söylüyordu. Kalabalıktan, gürültüden uzak, havadar ortamın bana da iyi geleceğini vurguluyordu. Niye olmasın ki bakarsın tam da aradığım yer olabilirdi!.. Oğlum Emre’nin işyerindeki durumu ancak pazar günü hareket etmemize olanak verdi.

Yola çıktığımızda defalarca geçtiğim yerlerdeki evleri, koca koca apartmanları, ağaçları, dağları ve dereleri sanki ilk kez görüyormuşum hissine kapıldım. Yoğun trafikte hızla gelip geçen arabalar iç dünyamda ahenkli bir sevecenlik oluşturuyor, sonra kaybolup gidiyorlardı. Severek, ilgiyle bakışlarımın açlığını gidermeye çalışırken daha önce hiç dikkat etmediğim yerlerin varlığını algılayabiliyor, görüyor ve hiç duymadığım sesleri duyabiliyordum. Bir tuhaf duygu halesi çevremi sarmış, temiz havayı her soluyuşumda değişik bir algı kervanının bana eşlik ettiğini hissedebiliyordum. Mutluluk ve sevinç doluydu içim…

***

Gölcük’e giderken Gemlik’e uğrayıp denize soluk aldıran Belediye’nin düzenlediği kıyıda çay simit ziyafeti çektik kendimize. Hava nefisti, çevremde bulunan herkes olağanüstü güzellik sergiliyordu. Sanki önceden benzerini yaşamadığım bir mutluluk çepeçevre kuşatmıştı beni. Birbirini seven ve sayan dört kardeşin birlikteliğini sizin de görmenizi isterdim.

Gemlik’te Leyla ablam, Rahime ablam ve kardeşim Bilal’le kenetlenerek mutluluk ve sevincimizi paylaştık.

Yola devam ettiğimizde birkaç saatlik yolculuktan sonra kardeşimin Gölcük’te ki evinin bulunduğu yere geldik. Gerçekten de aynen dediği gibi evi adeta ormanın içindeydi ve üç katlıydı. Sadece üç katlı!..

Kardeşim Bilal’in çam ağaçlarıyla sarılı 3 katlı evinin sıcaklığını, tertemiz havasını ve bana gösterilen ince ve yakın ilgiyi asla unutmayacağım.

On ya da daha fazla katlı binaların yoğun bulunduğu bir ortamdan böyle bir ortama gelmiş olmam ben de ferahlık yarattı. Bu dediklerim bir sanı değildi. Bizzat ve doğrudan doğruya yaşadığım, algıladığım ve bildiğim gerçeklerdi. Artık kesinlikle söyleyebilirim ki üçüncü kemoterapi öncesinde birkaç günlüğüne evden ayrılmış olmam tahminimden de öte, iyi gelecekti bana.

***

Kardeşimin içten, cana yakın ve sevecen hâli beni oldu bitti hep sevindirmiştir. Aynı içtenlik ve ilgiyi görünce tabii ki mutlandım, sevindim, adeta havalarda uçmak geliyordu içimden. Rahime ablamın bana eşlik etmesi mutluluğumu artırmış, üstelik kendime güven duygusunu tazelemişti. İlk gecenin ertesinde derin bir uykudan uyanır gibi yatağımdan doğruldum. Sabahın ilk ışıkları ile birlikte evin önünde ve arkasındaki ormanlık görüntünün üzerinden karanlık henüz yeni kalkıyordu. Beton yığınlarını görmeye alışmış gözlerim yeşilin her tonuyla buluştukça birbirini kucaklayan ağaçların dalları arasında bir kelebek gibi uçtuğumu sanıyordum. Güneş ışınları bana eşlik ediyor, çevremi sürekli değişen rengarenk görüntülerle dolduruyordu.

Her Yanda orman ve yeşilin her tonuna rastlayabilirsiniz.

Her yer ve her şey büyük bir sessizlik içindeydi. Ilık ve nazlı esen yelin dallar arasından geçerken çıkardığı ses büyüleyiciydi. Hele bir de evin önünden akıp giden dereden gelen su sesi var ki bulunduğumuz ortama olağanüstü bir güzellik katıyordu. Büyük usta bir piyanistin piyano tuşları üzerinde gezinen ellerinin çıkardığı ses zenginliğinden fazlası vardı burada. Tüm bunlar ortama ilahi bir hava katıyordu. İşte ben bu ilahi nağmelerin içime işleyişinden büyülenmiştim. Nasıl büyülenmeyeyim ki? Sanki bütün tabiat derin bir tefekküre dalmıştı. Ağaçların iç içe görüntüsü ve dallarının birbirleriyle senli benli olmasında ve kucaklaşmasında tanımlayamayacağım bir güzellik ve denge vardı. Ağaçların dibinde ve çevresinde yer alan çiçek ve bitkiler bu görüntüyü tamamlıyordu. Bir halı dokur gibi çevreye dağılmış bitki ve çiçeklerin oluşturduğu güzelliğe hayran olmamak mümkün mü? Zaten onların uyumunu birazcık izlediğinizde siz de onlarla bütünleşiyorsunuz.

Derken yağmur çiselemeye başladı. Bu muhteşem manzaraya birde yağmurun zarafeti eklendi. Bu kez yağmur; ağaçları, bitki ve çiçekleri kucaklamış ve onlarla bir bütünlük oluşturmuştu. Bu olağanüstü görüntü karşısında kendi varlığınızı unutmanız dışında bir seçeneğiniz kalmıyordu. Yani siz de onlarla birlikte olmanın doyumsuz hazzını yaşıyordunuz.

Kardeşim Bilal her zaman yanımda oldu. Beklemediğim anlarda karşıma çıkıp “Abla geldim. Söyle bakayım neye ihtiyacın var?” dediğinde, “Şimdi tek ihtiyacım sensin!” diye karşılık verdiğimde “Ne! Bana mı ihtiyacın var? Öyleyse iyi olmuş da gelmişim.” diye gülümsemesini hiç unutmayacağım.

Öğleden sonra Gölcük’ü gezdik, kıyılarında sere serpe dolaştık. İçim, içim tıka basa mutluluk doluydu ve bana böylesine sevinç ve mutluluk dolu güzellikleri yaşatan Yüce Allah’ıma şükrediyordum.

***

Gölcük’te güvercinler sizinle tanışmak için can atıyor. Onların yakın ilgisi inanın gözlerimi yaşarttı.

Gerek Gölcük’ün sevecen görüntüsü gerekse kardeşim Bilal’in evinin çevresindeki güzellikler hep mutlu olacağım olgu ve olaylarla süslenmişti. Adım başı mutluluk, adım başı iç dünyamı rahatlatan görüntülerle iç içe yaşadım. En önemlisi hasret kaldığım güzelliklerle sarmaş dolaş oldum. Oksijenin bolluğu arada bir tutan baş ağrılarımı da alıp götürmüştü. Daha ne isteyeyim ki?

Yukarıda size tanımlamaya çalıştığım ortamda ve özgürce dolaşan düşünce ufkumda tefekküre dalıp kendimden geçtiğim anlar oldu desem abartmamış olurum. Hele hele ormanın derinliklerinden zaman zaman yankılanan birkaç dakikalık eşsiz dinletiler ruhumu yıkadı ve bendeki olumsuzlukları alıp götürdü. Hemen her gün yağan yağmur; ormandaki ağaçların, dalların, bitki ve çiçeklerin tozlarını nasıl temizliyorsa ruhumu da öyle temizlendi ve ben tüm olumsuzluklardan arındım.

Kardeşim Bilal hep yanımdaydı. ama hiçbir zaman kendi varlığını belli etmedi. Hem var hem de yok gibi… Onun yanında çevremdeki güvercinler kadar özgürdüm.

Artık hayata bakışım pozitife dönüşmüş, enerjim pozitif yönde kat kat artmıştı. Şu birkaç gün içinde bakışlarıma takılan, düşünceme gelip giren ne varsa hepsi ama hepsi pozitif olup çıkıvermişti…
Bana bu güzellikleri yaşatma imkânı veren eşime, oğlum Emre’ye, Leyla ve Rahime ablalarıma, kardeşim Bilal’e çok çok teşekkür ederim.

Saime Bilhan

https://www.sislioda.com

Etiketler:
başarma inancı Gölcük kanserle savaş kardeşlerim
Paylaş Tweetle Paylaş Paylaş Paylaş

Yazarın Diğer Yazıları

Unutulmayan İyilik… Yıl 1978. Zor, çok zor ama çok zor bir yıldı o yıl!.. Etim, kemiğim, kanım, canım, ...
Unutulmayan İyilik…
BİR SAATLİK ÖMÜR O sabah da diğer günler gibi sıradan bir gündü. Ev hanımları için hiç değişmeyen sabah ko...
BİR SAATLİK ÖMÜR
NASİBE!.. Sözlerime, merhum Mehmet Akif'in, "Bir gece" şiirindeki şu mısralarla başlamak istedim. İ...
NASİBE!..
Bir Kumruyla Söyleşi Hastalığın amansız pençesinde kıvranan yaşlı kadın pencereden dışarıya bakıyordu. Yakında...
Bir Kumruyla Söyleşi

Yorum Yazın

Cevabı iptal etmek için tıklayın.

Kullanıma İzin Verilen HTML Kodları : <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>

Renkli Deneme

Çizgi’m Bilmek İstiyorum Unutulmayan İyilik… BİR SAATLİK ÖMÜR Mevlana’dan Deyişler
  1. Çizgi’m Çizgi’m
  2. Bilmek İstiyorum Bilmek İstiyorum
  3. Unutulmayan İyilik… Unutulmayan İyilik…
  4. BİR SAATLİK ÖMÜR BİR SAATLİK ÖMÜR
  5. Mevlana’dan Deyişler Mevlana’dan Deyişler

En Son Haberler

Çizgi’mAsgari Ücret fiyaskosu, Emekli Yılının belleğimde yerleşen korkusu, Aile Yılı......
Çizgi’m
Bilmek İstiyorumYaşım onbeş, Herkesle kardeş kardeş, Özgürce yaşamak istiyorum. Düşüncelerim beni......
Bilmek İstiyorum
Unutulmayan İyilik…Yıl 1978. Zor, çok zor ama çok zor bir yıldı......
Unutulmayan İyilik…
BİR SAATLİK ÖMÜRO sabah da diğer günler gibi sıradan bir gündü. Ev......
BİR SAATLİK ÖMÜR
Mevlana’dan DeyişlerEy altın sırmalı giysiler giymeye, altın kemerler takınmaya alışmış adam,......
Mevlana’dan Deyişler
  • Seri İlanlar
  • Firma Rehberi
  • Güncel
  • Manşetler
  • Ekonomi
  • Dünya
  • Spor
  • Politika
  • Yaşam
  • Şiir
Sitemizde yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz.. Görüş ve önerileriniz için info@sislioda.com adresine e-posta gönderebilirsiniz.
Copyright © 2016 - Sislioda Her Hakkı Saklıdır.

Tasarım ve Programlama: Ajans5.Net