• Çizgi’m
  • Bilmek İstiyorum
  • Unutulmayan İyilik…
  • BİR SAATLİK ÖMÜR
  • Mevlana’dan Deyişler
  • KIBRIS Gazisi E.P.Kd.Alb.Niyazi KÜLAHLI’ya-1 “””””””
  • NASİBE!..
  • Daha da Sarıl Bana, Bırakma Beni…
  • ULUSLARARASI BAŞARI GÖRMEZLİKTEN GELİNEMEZ!..
  • Cumhuriyete Saldırılar Bitmedi, Bitmeyecek…
  • Bir Zamanlar Kahramandı!.. Meğer…
  • Bir Kumruyla Söyleşi
  • Çok Şükür Değiştim dedi ve Lefkoşa Büyükelçisi Oldu
  • İlah Olmadı Put da Olmadı Allah’ın Kuluydu…
  • Çocuk acılar içinde.
  • Üye Ol
  • Üye Girişi
    • Anasayfam Yap
      • Sitene Ekle
      • Amacımız
      • Künye
      • İletişim
Sislioda
    •  
    • Anasayfa
  • Güncel
  • Ekonomi
  • Dünya
  • Spor
    • Canlı Sonuçlar
    • İstatistikler & Puan Durumu & Fikstür
  • Politika
  • Şiir
  • Sağlık
  • Teknoloji
  • Yazarlarımız
  • Seri İlanlar
    • İlan Ekle
  • Firma Rehberi
    • Firma Ekle
20.06.2025 11:49:22
  • Kültür Sanat
  • Magazin
  • Gazeteler
  • Video Galeri
  • Foto Galeri
sislioda.com Bizi Facebook'dan takip edin
sislioda.com Bizi Twitter'dan takip edin
Anasayfa » Dünya
Saime Bilhan

Ailem – Ahmet Ağabeyim – 5

Eklenme Tarihi: 4 Haziran 2020 Perşembe
Eklenme Saati: 18:43
Okunma Sayısı: 364
Tweetle
Saime Bilhan saime.bilhan55@gmail.com
Yazdır
Yazıyı Büyüt Yazıyı Küçült
Ailem – Ahmet Ağabeyim – 5

Çıkardığı elbiselerin kırışıklıklarını ütülemeye çalışıyordu. Evin içinde şimdiye dek görmediğim bir telaşe rüzgârı esiyordu. Dini bayramlar öncesi yapılan hazırlık benzeri işlerin arkasından koşuşturup duruyorduk. Annemde çok değişik bir sevinç vardı. Yüzüne yapışıp asılı kalan bir tebessümle tüm varlığını yapacağı işlerde yoğunlaştırmıştı. Kimsenin kimseyle konuşacak, soru soracak hâli de yoktu zamanı da… Annem çabuk çabuk:

“Önce şu elinizi yüzünüzü yıkayın. El alem içine çıkacaksınız. Üstünüz başınız düzgün olsun.” dedi.

Daha sonra yanıma gelerek en küçükleri olduğum için benimle ilgilendi. Yeni elbisemi giydirdi, saçlarımı taradı. Sonra bir adım geri çekilerek bana baktı. “Tamamdır benim güzel kızım!” dedi ve yanımdan uzaklaştığı gibi kendi giysilerini giydi, saçlarını taradı. Sonra; “Haydi düşün arkama.” deyip evden çıkarken beni elimden tutup yanına aldı. Annemi hiç böyle aceleci görmemiştim. Az sonra komşularla buluşup birlikte sinemaya gittik. Koca bir salon ve birbirine yapışıp duran koltuklar! Anamın dediği gibi iğne atsan yere düşmez, kalabalık mı kalabalık!.. Film daha başlamamış çocuk sesleri, annelerinin sesleri, aman Allah’ım her kafadan bir ses yükseliyordu. Başımı kaldırıp tavana baktığımda hayret ettim. Hiç bu denli yüksek tavan görmemiştim. Bir ara kalın sesli bir bayan:

“Herkes yerine otursun film başlayacak. Çocuklarınıza sahip çıkın, film başladıktan sonra bağırtı çağırtı olmasın.” dedi. Sesler bıçak keser gibi kesildi, ayakta olanlar yerlerine oturdular ve ışıklar söndü aniden! Korkmuştum, annemin kolundan tuttum. Annem: “Korkma, dedi. Şimdi film başlayacak…”

Karşımızdaki perdede şimdiye kadar hiçbir yerde görmediğim, insanlar, binalar, dağlar, hayvanlar gidip gidip geliyordu. İçimden: “Korkma, nasıl olsa annen yanında,” diye kendi kendime telkinde bulundum. Tam bu sırada hiç beklemediğim bir şey oldu. Annem ağlamaya başladı. Hayret ettim. Annemi babamla tartışmalarının dışında hiç ağlarken görmemiştim. “Acaba biri karanlıkta yanlışlıkla ayağına basıyor da çok mu acıtıyor? Durup dururken niye ağlasın ki?”

Sorularıma karşılık bulamadım. Ama bir şeyin daha farkına varmıştım. Annemin yanındaki kadın da ağlıyordu. “Tamam, buldum, dedim. Demek ki filmi seyrederken ağlamak gerekiyor.” Ayıp olmasın diye bende zorladım kendimi ağlamaya. Ama öyle gerçek ağlama değildi bendeki. Aynen komşumuzun oğluna birisi hafifçe dokunduğu zaman ağladığı gibi bir ağlamaydı. Kuru, duygusuz ve yapmacık dolu… Anlayacağınız doğru dürüst bir ağlama değil, yalandan ağlama! Fakat annemin gözyaşlarının yanaklarından akmaya başladığını görünce kestim yapmacık ağlamamı. Bu kez üzülmeye başladım. “Acaba birileri annemi zorla mı ağlatıyordu?” Sorularıma karşılık bulamayınca çaresiz anneme iyice sokulup filmi öyle izlemeye koyuldum. Ha! Bir de aklıma şu gelip takıldı: “Acaba insanlar sinemaya ağlamak için mi geliyorlar?” Kim bilir bakarsınız sinema ağlanacak bir yerdir. Sağımda solumda bulunan diğer kadınlara baktım. Yok! Onlar ağlamıyorlar!..

Filmin adını şimdi hatırlayamıyorum. İlk sinema anımda daha çok annemin ağladığını, hem de çok ağladığını hatırlıyorum. O zamanlar sinemanın ağlanacak bir yer olduğu kanısına kapılmış olmamı da unutamıyorum. Nasıl unutabilirim ki filmden çok annemin ağlayışını izlemiştim. İşte o zaman hiç ses çıkarmadan ağlamanın mümkün olabildiğini annemin ağlayışında görmüştüm. Annem ağlamalarının arasında: “Allah’ım! Bana da nasip et!” diye dua ediyordu.

Sonraları öğrendim ki o film hacla ilgili bir filmmiş! Meğer hac filmi olduğu için amcamla babam sinemaya gitmemize izin vermişler. Yoksa başka türlü mümkün mü?..

***

Sinema Kaçamağı:

Bir gün, Ahmet ağabeyim, babamdan benim için izin almış. “Hac filmine götüreceğim” diye. Önce Köşk Sineması denilen sinemadaki hac filmini izlemeye gittik. Ne de olsa iyi kötü bir deneyim sahibi olmuştum. Ne var ki o izlediğim filmin bir karesini bile hatırlamıyorum. Nasıldı, ne vardı bilmiyorum! Filme başladıktan sonra ağabeyime dikkatle baktım. Fakat o filmin başından sonuna kadar hiç ağlamadı. “Demek erkekler ağlamıyor,” diye içimden geçirdim. Babamdan sık sık duyduğum: “Erkekler ağlamaz,” sözleri doğruymuş demek ki!..

Hac filminden çıktığımızda hava kararmış gece olmuştu. Ağabeyim elimi sımsıkı tutup gülerek: “Gel, dedi şimdi de seni essahçı sinemaya götüreceğim!” içimde korku, endişe ve bilmediğim bir gariplik vardı: “Niye eve gitmeyecek miyiz?” dedim. Hiç sesini çıkarmadı.

Hatırladığım kadarıyla Elazığ’da o zamanlar sadece dört tane sinema vardı. Köşk, Saray, Gölcük ve Renk sinemaları… Ha birde Aile Sineması vardı. Duyduğum kadarıyla o sinemaya aileler gitmezmiş. Genelde çocuklar ve yoksul işçiler gidiyormuş. Diğerlerine göre epey daha ucuzmuş!

Girişinde Renk Sineması yazılan yere gittiğimizde filmin başlamak üzere olduğunu söylediler. Hemen biletlerimizi alıp girdik. Yılmaz Güneyin bir filmiydi. Afişlerden tanıyordum Yılmaz Güney’i. Eskiden şehrin her yerine sinema afişleri asılır ve arabalara takılan hoparlörle anons edilirdi gösterimde ki filmler. Yılmaz Güney’in filminden hatırladığım tek kare silahların patlamasıydı. Başlangıçta korkmuş ağabeyimin koluna sarılmıştım. Beni rahatlatmak için olup biteni çok alçak sesle anlatıyordu. Fakat filmin bende bıraktığı izlenim sadece korkuydu. Ağabeyim rahatlamam için arada bir cebinden leblebi çıkarıp avucuma bırakıyor, bitince yine veriyordu. Orada leblebi yemek, benim daha çok hoşuma gitmişti doğrusu!.. Memnundum. Çünkü sinemaya gitmiş olmak bile benim için önemli ve yeterliydi. Arkadaşlarım sinemaya gittiklerinde, gelip ballandıra ballandıra anlatırlardı. Şimdi ben de onlara sinemaya gittiğimi anlatabilirim artık. Üstelik bir gecede iki ayrı sinemaya gittiğimizi övüne övüne anlatacaktım. Film boyunca hep bunu düşündüm.

***

Çıktığımızda gece yarısı olmuştu. Meğer saat gecenin on ikisiymiş.

Babam, bizim gecikmemizin sebebini tahmin etmiş. Anneme; “Ben yatıyorum. O kerata hac filminden çıkıp başka bir sinemaya gitmiştir. Eğer içeri alırsan sen bilirsin!..” diyerek yatmış.

Evimiz iki sokak arasındaydı. Evimizin ön kapısı sokağa, arkada bulunan bahçenin kapısı da diğer sokağa açılırdı. Ağabeyim bahçe kapısından girmeyi tercih etti. Bahçe kapısından girip evin arka kapısına kadar geldik. Kapıyı çalmak yerine hafifçe ittirdi ama kapı kapalıydı. Ahmet ağabeyim her nedense kapıyı çalmayı aklından bile geçirmiyordu. Kapının kapalı olduğunu görünce bana dönüp bıyık altından güldü. Ay ışığında yüzünü olduğu gibi görebiliyordum. Ağabeyimin bıyık altından gülüşü hiç kimsede yoktur. Öyle tatlı, öyle sevecen ve öyle cana yakındı ki sizin de içinizden gülmek gelirdi. Başını bana doğru iyice yaklaştırıp:

“Kapıyı tıklatırsam babam uyanır!” diye fısıldadı. Tam bu sırada kapı ağır ağır açıldı. Annem sesini oldukça alçaltarak “Hadi girin!” dedi. Ağabeyimin yattığı odanın kapısından onu içeriye soktu ve ardından usulcacık kapıyı kapadı. Bana dönüp yine alçak bir sesle “Nerde kaldınız?” diye sordu. “Başka bir sinemaya gittik.” dedim. Zavallı anacığım, babamın korkusundan uyumayıp bizi beklemiş. Babam “Onları içeri almayacaksın!” demesine rağmen annem bunu bir an bile aklından geçirmemiş olmalı ki, endişe ve bin bir türlü evham ve kuruntu içinde yollarımızı gözlemiş.

O gece sıkıntı ve korkuyla sabah olmasını bekledim. Babamın ne diyeceğini kestiremiyordum ama ne derse desin hepsine razıydım. Sabah olduğunda babam konuyla ilgili ağzını bile açmadı. Kızgınlığını belirtecek ne bir davranış ne de bir söz etmedi.

Daha sonraları Hüseyin ağabeyim, teğmen olarak Elazığ’ a geldikten sonra birkaç kez beni sinemaya götürmüştü. O zaman babamdan izin aldık mı almadık mı hatırlamıyorum!

***

Ağabeyim Kızımın Düğünü İçin Elâzığ’dan Bursa’ya Geldi Ama…

Kızım Hilal’imin düğününde Ahmet ağabeyim, kızı Melek ile beraber Bursa’ya gelmişlerdi. Düğünün ertesi günü dönmek istediğini söyleyince:

“Ağabey kırk yılda bir gelmişsin acelen ne? Hele birkaç gün kal. Sizinle Bursa’yı gezip tozacağız.” dedimse de inadına gitmek istiyordu. Baktım olacak gibi değil, ağlar gibi yapıp:

“Bari birkaç gün kal, eğer kalmazsan ne yemek yerim ne de su içerim.” dedim. Bizim hiçbir şekilde üzülmemizi istemezdi. Baktı ki çare yok birkaç gün daha kalmaya razı oldu.

Ertesi gün beni yanına çağırdı. Odanın köşesine çekerek sessizce:

“Bak Saime, sana bir şey diyeceğim ama kimseye söyleme. Bugün ben yalnız başıma çarşıya çıkmak istiyorum. Binerim belediye otobüsüne giderim.” dedi. Telaşlanmıştım:

“Abiciğim, yalnız niye gidecekmişsin, hep beraber gider gezeriz!..” dedim. Ama ısrarla:

“Yok olmaz, ben yalnız başıma gidip gezmek istiyorum!” derken bıyık altından da gülüyordu. Onun ısrarının ne anlama geldiğini bildiğimden fazla ısrarcı olmak istemedim ama gönlüm buna razı olmuyordu. Dayanamadım:

“Madem hemen çıkmakta ısrar ediyorsun. Öyleyse beni beş on dakika bekle hazırlanıp birlikte çıkalım. Bursa’da misafirim olduğunu unutma!” dedim. Benim de ona karşı ısrarcı olduğumu görünce sesini iyice alçaltıp:

“Gidip dolaşırken araştırayım eğer bulabilirsem fırının birinde günlük ya da yarım günlük bir iş bulup çalışayım, diye düşünmüştüm!” dedi. Ben şaka yaptığını sandım ama baktım ki yok, gerçekten çok ciddi. O hâline bakıp hem güldüm, hem üzüldüm hem de derin bir saygı duydum.

“Bak Abim, eğer paraya ihtiyacın varsa?” dediğimde daha sözlerimi tamamlamamıştım ki cebinden çıkardığı bir deste parayı gösterip: “Bak param var. Yoksa sen para için mi sandın? Yok canım ne parası!.. Benim niyetim buradaki fırınlar nasıl çalışıyor ona bakmak. Ama bundan sakın kimseye bahsetme olur mu?” diye de sıkı sıkıya tembih etti. Ahmet ağabeyim bir şeye karar verdi mi onu durdurmak zordu. Çaresiz kabul ettim.

***

Yıllardır Sakladığım Sır:

O gün sabah erkenden çıktı. Akşam olurken hâlâ ortalıklarda görünmüyordu. Elbette kaygılanmaya başladım. Ne yapacağımı kendi kendime düşünürken hava kararmaya yüz tutmuştu.

DEVAM EDECEK…

Saime Bilhan

https:/www.sislioda.com

Etiketler:
annem yanımda hac filmi sinema kaçamağı telaşe
Paylaş Tweetle Paylaş Paylaş Paylaş

Yazarın Diğer Yazıları

Unutulmayan İyilik… Yıl 1978. Zor, çok zor ama çok zor bir yıldı o yıl!.. Etim, kemiğim, kanım, canım, ...
Unutulmayan İyilik…
BİR SAATLİK ÖMÜR O sabah da diğer günler gibi sıradan bir gündü. Ev hanımları için hiç değişmeyen sabah ko...
BİR SAATLİK ÖMÜR
NASİBE!.. Sözlerime, merhum Mehmet Akif'in, "Bir gece" şiirindeki şu mısralarla başlamak istedim. İ...
NASİBE!..
Bir Kumruyla Söyleşi Hastalığın amansız pençesinde kıvranan yaşlı kadın pencereden dışarıya bakıyordu. Yakında...
Bir Kumruyla Söyleşi

Yorum Yazın

Cevabı iptal etmek için tıklayın.

Kullanıma İzin Verilen HTML Kodları : <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>

Renkli Deneme

Çizgi’m Bilmek İstiyorum Unutulmayan İyilik… BİR SAATLİK ÖMÜR Mevlana’dan Deyişler
  1. Çizgi’m Çizgi’m
  2. Bilmek İstiyorum Bilmek İstiyorum
  3. Unutulmayan İyilik… Unutulmayan İyilik…
  4. BİR SAATLİK ÖMÜR BİR SAATLİK ÖMÜR
  5. Mevlana’dan Deyişler Mevlana’dan Deyişler

En Son Haberler

Çizgi’mAsgari Ücret fiyaskosu, Emekli Yılının belleğimde yerleşen korkusu, Aile Yılı......
Çizgi’m
Bilmek İstiyorumYaşım onbeş, Herkesle kardeş kardeş, Özgürce yaşamak istiyorum. Düşüncelerim beni......
Bilmek İstiyorum
Unutulmayan İyilik…Yıl 1978. Zor, çok zor ama çok zor bir yıldı......
Unutulmayan İyilik…
BİR SAATLİK ÖMÜRO sabah da diğer günler gibi sıradan bir gündü. Ev......
BİR SAATLİK ÖMÜR
Mevlana’dan DeyişlerEy altın sırmalı giysiler giymeye, altın kemerler takınmaya alışmış adam,......
Mevlana’dan Deyişler
  • Seri İlanlar
  • Firma Rehberi
  • Güncel
  • Manşetler
  • Ekonomi
  • Dünya
  • Spor
  • Politika
  • Yaşam
  • Şiir
Sitemizde yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz.. Görüş ve önerileriniz için info@sislioda.com adresine e-posta gönderebilirsiniz.
Copyright © 2016 - Sislioda Her Hakkı Saklıdır.

Tasarım ve Programlama: Ajans5.Net