• Çizgi’m
  • Bilmek İstiyorum
  • Unutulmayan İyilik…
  • BİR SAATLİK ÖMÜR
  • Mevlana’dan Deyişler
  • KIBRIS Gazisi E.P.Kd.Alb.Niyazi KÜLAHLI’ya-1 “””””””
  • NASİBE!..
  • Daha da Sarıl Bana, Bırakma Beni…
  • ULUSLARARASI BAŞARI GÖRMEZLİKTEN GELİNEMEZ!..
  • Cumhuriyete Saldırılar Bitmedi, Bitmeyecek…
  • Bir Zamanlar Kahramandı!.. Meğer…
  • Bir Kumruyla Söyleşi
  • Çok Şükür Değiştim dedi ve Lefkoşa Büyükelçisi Oldu
  • İlah Olmadı Put da Olmadı Allah’ın Kuluydu…
  • Çocuk acılar içinde.
  • Üye Ol
  • Üye Girişi
    • Anasayfam Yap
      • Sitene Ekle
      • Amacımız
      • Künye
      • İletişim
Sislioda
    •  
    • Anasayfa
  • Güncel
  • Ekonomi
  • Dünya
  • Spor
    • Canlı Sonuçlar
    • İstatistikler & Puan Durumu & Fikstür
  • Politika
  • Şiir
  • Sağlık
  • Teknoloji
  • Yazarlarımız
  • Seri İlanlar
    • İlan Ekle
  • Firma Rehberi
    • Firma Ekle
20.06.2025 09:58:03
  • Kültür Sanat
  • Magazin
  • Gazeteler
  • Video Galeri
  • Foto Galeri
sislioda.com Bizi Facebook'dan takip edin
sislioda.com Bizi Twitter'dan takip edin
Anasayfa » Dünya
Saime Bilhan

Ailem – Ahmet Ağabeyim – 4

Eklenme Tarihi: 3 Haziran 2020 Çarşamba
Eklenme Saati: 17:02
Okunma Sayısı: 382
Tweetle
Saime Bilhan saime.bilhan55@gmail.com
Yazdır
Yazıyı Büyüt Yazıyı Küçült
Ailem – Ahmet Ağabeyim – 4

En çok korktuğum şeylerden biri unutmak. Bazen geçmişte yaşadığım bir anımı hatırlamaya çalışıyorum. Sisli, puslu geliyor gözlerimin önüne. Hatırlamaya çalıştıkça uzaklaşıyor. Panikliyorum hatırlayamadığımdan ötürü. İşte o zaman çok korkuyorum unutmaktan. Unutmak, hiç yaşanmamış gibi olur yaşananları unutana. Bu nedenle ve kesinlikle en önemli şey AKIL!

Geçmişi hatırlamanın en kolay yolu tabii ki hatıralardır. Hatıralar geçmişte yaşadıklarımızı açık seçik anmamızda en başta gelen yardımcılarımızdır.

Ahmet ağabeyimin yüzüne baktıkça, yaşadığımız öyle çok anılarımız canlanırdı ki belleğimde!.. Mesela delikanlı zamanı…

***

Sanırım 6-7 yaşlarındaydım. Bir gün yanıma gelip bir takım rakamlar söyledi ve arkasından sordu: “Bunlardan içinden geçen birini seç bakayım kazanabilecek misin?” dedi. Ne olduğunu bilmiyordum. Ama zevkli bir oyun olacağından emindim. “Tamam, dedim, ben kazanırsam kızmak, bağırmak yok ama…” Güldü:

“Sana erkek sözü veriyorum. Sen kazanırsan hiç sesimi çıkarmayacağım.” dedi ve hemen arkasından başladı birtakım rakam söylemeye. Söylediklerini aklımda tutabilmek için tüm dikkatimi oyuna verdim. Söylediği rakamlara ara verdiğinde “Hangisini seçsem kazanırım!” diye düşünmeye başladım. Ama öyle çok da değil. En çok 5-10 saniye. “Acaba hangisini söylersem kazanırım?” diye bir daha aklımdan geçirirken, ağabeyimdeki sabırsızlığı görünce fazla beklemeden birini seçip biraz da çekinerek seçtiğim rakamı söyledim. O tekrar etti. O söyledi ben seçtim. Derken bir süre sonra artık düşünmeyi de bir yana koydum. Sorusu biter bitmez anında cevabını yapıştırıyordum. Anlayacağınız kafadan sallıyordum.

Ağabeyim gayet ciddi, elindeki kâğıda söylediğim rakamları yazıyordu. Onunla oyun oynadığım için mutluydum, seviniyordum. Benimle oyun oynamak için zamanını ayırmış diye kıpır kıpırdım. Gerçi oynadığımız oyunun ne olduğunu bilmiyordum ama olsun ağabeyimle bilmediğim oyun oynamakta hiç sakınca görmüyordum. Çünkü biliyordum ki beni asla aldatmayacak oyunun sonunda ben kazanırsam açık açık: “Tamam, sen kazandın!” diyecekti. Ne var ki oynadığımız oyun öyle uzun sürmedi. Az sonra: “Ben gidiyorum,” dedi ve kalkıp gitti. Ağabeyime çok kırılmıştım! Oyunun sonuna yaklaştığımızda hiç olmazsa: “Bu son!..” diyebilirdi. İnsanın sevdiğine kırılması çok değişik bir duygudur. Bir eziklik, bir yenilmişlik, bir küskünlük veya en yalın anlatımıyla bir burukluk duygusu gelip içinize yerleşir. Sebebini ve kaynağını bilmediğiniz iç sıkıntısı mutsuzluk fırtınası estirir çevrenizde…

***

Ağabeyimle oyun oynadığımız günden birkaç gün sonra elinde bir paketle yanıma geldi. Paketi bana uzattı. Anlaşılan bu paketi birilerine götürüp teslim etmemi isteyecekti. Önceki kırgınlığımı belirtmek için elimi ileri uzatırken dudaklarımı ileri doğru şişirdim, kaşlarımı da hafifçe çattım. Gülüyordu. Bütün yüzü parıldarken ne dedi biliyor musunuz?

“Bu senin, aç bakalım beğenecek misin?”

Kırgınlığım uçtu gitti. İçimde esen mutluluk dalgasının eşliğinde paketi açtım ve karşımda aynen ağabeyim gibi bana gülen pırıl pırıl bir elbiselik kumaş duruyordu. Ben beğeni dolu şaşkın bakışlarla önümde duran kumaşa bakarken ağabeyim:

“Geçen gün seninle oynadığım oyundan ikramiye kazanırsam sana elbiselik kumaş alacağıma kendi kendime söz vermiştim. Küçük de olsa bir ikramiye kazandım ve sana ancak bu kadarını satın alabildim.” dedi. Anlattıklarından bir şey anlamamıştım ama önümde duran elbiselik kumaşın bana ait olduğunu söylemesi yetti. Gerisi önemli değildi. Bendeki sevinci görünce o daha çok sevindi:

“Eğer daha büyük bir ikramiye kazansaydım, hem sana daha güzel bir şey alacaktım hem de evde kim varsa hepsine hediye alacaktım. Dün tartışıp kavga ettiğimiz Hüseyin var ya! Ona bile alacaktım.” dedi.

Doğrusunu isterseniz anlattıklarından bir şey anlamamıştım. Düşünün bir kere benimle oyun oynuyor ve ikramiye kazanıyor. Hem de evdekilerin hepsine hediye alabilecek kadar çok kazanıyor!.. İçimden:

“Keşke ağabeyim her gün benimle oyun oynasa da ikramiye kazansa!” diye geçirdim.

Şimdi bile o elbiselik kumaşın en ince ayrıntısı gözlerimin önünde!.. Desenlerini ve üzerinde bulunan tüm renklerini; kısacası ne varsa hepsini adeta dün gibi hatırlıyorum. Mavi saten üzerine sarı ve pembe çizgileri olan bir kumaştı. Çok hoşuma gitmişti. Aynanın karşısına geçip kumaşı üzerime tutuyor yakıştı mı diye bakıyordum kendime. Ağabeyimin bana elbiselik kumaş almasına öyle sevindim ki kanatlanıp uçmak istiyordum adeta…

Annem ve Leyla ablam çok güzel elbise dikerlerdi. Bir terziden geri kalır yanları yoktu. Koşa koşa annemin yanına gittim. Elimdeki kumaşı görünce o da şaşırdı:

“Elindeki nedir öyle? Kimin? Nereden aldın? Sokakta mı buldun? Sakın biri düşürmüş olmasın?” türünden soru yağmuruna tuttu beni. Durumu anlattım. “Ahmet ağabeyin almışsa o kendi parasıyla almıştır.” derken rahatlamıştı. Elini uzatıp kumaşı aldı. İnceledi ve o da benim gibi kumaşı çok beğendi: “Bunu biz dikmeyelim. Komşunun Huriye diksin.” dedi. Dediği gibi de oldu. Huriye abla bana çok güzel bir elbise dikti. Yıllarca giydim. Ta ki boyu boyuma kısa gelinceye dek…

***

Daha sonraki yıllar da ağabeyimle sohbetimiz sırasında kumaş meselesine değindiğinde:

“Ben eskiden haftada bir kolonluk spor toto oynuyordum. Ama daha sonra doğru bir şey olmadığını, haram olduğunu öğrendim. Tövbe ettim. İnşallah Allah affeder. Hani sana bir kumaş almıştım ya! Hatırlıyor musun? İşte onu beraber oynadığımız Spor Totodan çıkan ikramiye ile almıştım.” dedi. Bunları söylerken işlediği bir günahı itiraf edenin pişmanlığı öylesine yüzüne yansımıştı ki, hâlâ o mahzun ve pişman hâli gözlerimin önündedir. Pişmanlığı Spor Toto’nun haram olmasına inanmasından kaynaklanıyordu…

***

Gönlü temiz, içi pırıl pırıl olan ağabeyim yakışıklıydı da… Kendi dış görünüşüne ve temizliğine de çok önem verirdi. Delikanlılık zamanında, dışarı çıkacağı zaman, aynanın karşısına geçer, dakikalarca saçını tarar şekil verirdi. Temizlik konusunda ise çok titizdi. Sadece kendi kişisel temizliğine değil, çevresinin temizliğine de önem verirdi. Elinden süpürge ve bez eksik olmazdı.

Ağabeyimin mesleği fırıncılıktı. Baba mesleği… Fırında çalıştığı müddetçe, fırının temizliğini kimseye bırakmazdı. Bunun dışında evimize ait bahçenin de temizliğini çoğunluklar ağabeyim üstlenirdi. Temizlik konusunda kimseye iş bıraktığını ya da kardeşlerimden birine iş buyurduğunu hatırlamıyorum.

***

Sinema Macerası:

Amcam babamdan 13-14 yaş daha büyüktü ve aynen bir aile büyüğü gibi bazı konularda söz sahibiydi. Yapılmasını uygun görmediği konularda kimse amcama karşı görüş bildiremezdi. Babamın amcama karşı saygısı, bir evladın babasına karşı saygısı gibiydi. Ona sevgi ve saygının ötesinde inancı ve itaati de tamdı. Çelişkiye düştüğü şeyleri hep amcama sorardı. Amcamın, “Olmaz! Bu günah!” dediği şeylere babam asla yanaşmaz ve onay vermezdi. Daha sonraları öğrendim ki babamın babası, yani dedem, babam çok küçük yaşta iken ölmüş! Amcam ona hem ağabeylik hem de babalık yapmış. Amcamı bir baba gibi görmesinin asıl sebebi buydu.

Amcam beş vakit namazını aksatmadan kılardı. Hatta sabahları ezandan çok önce kalkarak kaza namazları kıldığını bizzat tanık olduğum gibi kendi ağzından da duydum. Amcam köy hocalarının ya da şeyhlerinin dediğinden dışarı çıkmamaya özen gösterirdi. Sanırım onların etkisi olacak ki kadınların sinemaya gitmelerini günah olarak kabul ediyordu.

Bu nedenle bizim ailede kadınlar asla sinemaya gidemezdi. Ne annem ne de kız çocukları olarak ablalarım ve ben sinemaya gitmiyorduk. Daha doğrusu gidemiyorduk! Bir yasak konulmuşsa o yasağı delmek ya da ona aykırı hareket etmek kimsenin aklının ucundan bile geçmezdi.

Komşulardan duyduğuma göre gündüzleri sinemalarda sadece kadınların gittiği kadın matineleri oluyormuş. “Kadınlar Matinesi” nasıl kulağa hoş geliyor değil mi? Bazen komşu kadınları aralarında toplanır kadınlar matinesine giderlerdi. Bize derin sevgisi ve saygısı olan bazı komşularımız birkaç kez babamdan annem ve bizler için sinemaya gitme izni istedilerse de babam izin vermedi, zaten böyle bir izne asla yanaşmazdı. Çünkü amcam; “Kadınların sinemaya gitmesi günahtır, haramdır!” demiş ve işi bitirmişti.

Tabii babamın sinemaya gittiğini biliyordum. Mahalledeki arkadaşlarıyla birlikte hiç olmazsa haftada on beş günde bir sinemaya gittiklerini duyardım. Bunları bir bir hatırlıyorum. Çünkü sinema dönüşü arkadaşlarıyla bir araya gelir o filmin eleştirisini yaparlardı. “Aman şu artist şunu yaptı, şu kadına aşık oldu, yahut şunu iyice bir dövdü.” gibi anlatımlara sık sık tanık oluyordum. Hatta yeni bir film gelmişse kendi aralarında yeni gelen filmin reklamını dahi yaparlardı. “Aman şu yeni gelen film şöyleymiş, bu böyleymiş.” türünden iştah kabartıcı konuşurlardı. Bir keresinde babamın arkadaşı yeni bir filmin övgüsünü yaparken: “Ben ömrü hayatımda hiç böyle babayiğit film görmedim,” demişti. Odur budur bir filmin nasıl olur da babayiğit olduğunu kavrayamamışımdır!..

***

Erkeklere sinema serbestti. İster ağabeylerim ister benden küçük olan iki erkek kardeşim olsun onlar sinemaya gidebiliyordu. Hatta babamın onlara haftada bir sinema parası verdiğini çok iyi hatırlıyorum.

Ağaç yapraklarının sararmaya yüz tuttuğu ve doğanın örtü değiştirmeye başladığı sonbahar mevsiminin bir gününde ablamlar ve birkaç komşu kızı yakan top oynuyorduk. Annem koşarak yanımıza geldi; heyecanlı ve yüzü gülüyordu: “Haydi çabuk eve gelin.” dedi. Hiçbirimiz oyunu hemen bırakmak istemiyorduk. Hepimizden bir iki yaş büyük komşu kızı annemin yanına gidip yalvararak: “Ne olur Ayşe teyze bırak biraz daha oynayalım.” dedi. Annem “Olmaz, hemen gitmemiz gerek.” dedi. Belki annemin ilk defa birine “Olmaz!” dediğine tanık oluyordum. Beklemedi. Sırtını döndüğü gibi eve doğru hızlı adımlarla yürümeye koyuldu. Beş on adım atmıştı ki dönüp yüksek sesle. “Sinemaya gideceğiz, sakın gecikmeyin.” diye ekledi.

Sinema sözcüğünü duyunca bir tuhaf olduk! Ablalarım yanıma gelip: “Saime sen anneme daha yakın duruyordun, ‘sinema’ dedi değil mi?” Ben de şaşırmıştım, gözlerim dalgın: “He, dedim, sinema dedi!..” Ablalarım oyun arkadaşlarımıza dönüp: “Biz sinemaya gideceğiz,” dedikleri gibi çabucak eve doğru yürüdüler, ben de arkalarından.

Eve gittiğimizde annemin şaka yapmadığını, gerçekten sinemaya gideceğimizi öğrendik! Annemin heyecanını ve sevincini sizlere iletmem mümkün değil. Sandıktaki yeni elbiselerimizi çıkarmış…

DEVAM EDECEK

Saime Bilhan

https:/www.sislioda.com

Etiketler:
ailem akıl hatıralar kadınlara sinema yasak
Paylaş Tweetle Paylaş Paylaş Paylaş

Yazarın Diğer Yazıları

Unutulmayan İyilik… Yıl 1978. Zor, çok zor ama çok zor bir yıldı o yıl!.. Etim, kemiğim, kanım, canım, ...
Unutulmayan İyilik…
BİR SAATLİK ÖMÜR O sabah da diğer günler gibi sıradan bir gündü. Ev hanımları için hiç değişmeyen sabah ko...
BİR SAATLİK ÖMÜR
NASİBE!.. Sözlerime, merhum Mehmet Akif'in, "Bir gece" şiirindeki şu mısralarla başlamak istedim. İ...
NASİBE!..
Bir Kumruyla Söyleşi Hastalığın amansız pençesinde kıvranan yaşlı kadın pencereden dışarıya bakıyordu. Yakında...
Bir Kumruyla Söyleşi

Yorum Yazın

Cevabı iptal etmek için tıklayın.

Kullanıma İzin Verilen HTML Kodları : <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>

Renkli Deneme

Çizgi’m Bilmek İstiyorum Unutulmayan İyilik… BİR SAATLİK ÖMÜR Mevlana’dan Deyişler
  1. Çizgi’m Çizgi’m
  2. Bilmek İstiyorum Bilmek İstiyorum
  3. Unutulmayan İyilik… Unutulmayan İyilik…
  4. BİR SAATLİK ÖMÜR BİR SAATLİK ÖMÜR
  5. Mevlana’dan Deyişler Mevlana’dan Deyişler

En Son Haberler

Çizgi’mAsgari Ücret fiyaskosu, Emekli Yılının belleğimde yerleşen korkusu, Aile Yılı......
Çizgi’m
Bilmek İstiyorumYaşım onbeş, Herkesle kardeş kardeş, Özgürce yaşamak istiyorum. Düşüncelerim beni......
Bilmek İstiyorum
Unutulmayan İyilik…Yıl 1978. Zor, çok zor ama çok zor bir yıldı......
Unutulmayan İyilik…
BİR SAATLİK ÖMÜRO sabah da diğer günler gibi sıradan bir gündü. Ev......
BİR SAATLİK ÖMÜR
Mevlana’dan DeyişlerEy altın sırmalı giysiler giymeye, altın kemerler takınmaya alışmış adam,......
Mevlana’dan Deyişler
  • Seri İlanlar
  • Firma Rehberi
  • Güncel
  • Manşetler
  • Ekonomi
  • Dünya
  • Spor
  • Politika
  • Yaşam
  • Şiir
Sitemizde yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz.. Görüş ve önerileriniz için info@sislioda.com adresine e-posta gönderebilirsiniz.
Copyright © 2016 - Sislioda Her Hakkı Saklıdır.

Tasarım ve Programlama: Ajans5.Net