• Çizgi’m
  • Bilmek İstiyorum
  • Unutulmayan İyilik…
  • BİR SAATLİK ÖMÜR
  • Mevlana’dan Deyişler
  • KIBRIS Gazisi E.P.Kd.Alb.Niyazi KÜLAHLI’ya-1 “””””””
  • NASİBE!..
  • Daha da Sarıl Bana, Bırakma Beni…
  • ULUSLARARASI BAŞARI GÖRMEZLİKTEN GELİNEMEZ!..
  • Cumhuriyete Saldırılar Bitmedi, Bitmeyecek…
  • Bir Zamanlar Kahramandı!.. Meğer…
  • Bir Kumruyla Söyleşi
  • Çok Şükür Değiştim dedi ve Lefkoşa Büyükelçisi Oldu
  • İlah Olmadı Put da Olmadı Allah’ın Kuluydu…
  • Çocuk acılar içinde.
  • Üye Ol
  • Üye Girişi
    • Anasayfam Yap
      • Sitene Ekle
      • Amacımız
      • Künye
      • İletişim
Sislioda
    •  
    • Anasayfa
  • Güncel
  • Ekonomi
  • Dünya
  • Spor
    • Canlı Sonuçlar
    • İstatistikler & Puan Durumu & Fikstür
  • Politika
  • Şiir
  • Sağlık
  • Teknoloji
  • Yazarlarımız
  • Seri İlanlar
    • İlan Ekle
  • Firma Rehberi
    • Firma Ekle
20.06.2025 13:40:41
  • Kültür Sanat
  • Magazin
  • Gazeteler
  • Video Galeri
  • Foto Galeri
sislioda.com Bizi Facebook'dan takip edin
sislioda.com Bizi Twitter'dan takip edin
Anasayfa » Dünya
Saime Bilhan

Zamanın Yırtığından Sızıp Gelen RADYO-2 ‎

Eklenme Tarihi: 9 Temmuz 2019 Salı
Eklenme Saati: 6:25
Okunma Sayısı: 274
Tweetle
Saime Bilhan saime.bilhan55@gmail.com
Yazdır
Yazıyı Büyüt Yazıyı Küçült
Zamanın Yırtığından Sızıp Gelen RADYO-2 ‎


Radyonun bulunduğu yerde hiçbir kıpırtı yoktu. Dili de yoktu radyonun ama benimle konuştuğuna eminim!..
Onunla garip bir şekilde anlaşıyoruz. Gerçi bilmediğim bir dille söyleşiyoruz. Varsın olsun anlaşıyoruz ya! Karşımda duran radyo kesinlikle cansız bir varlık değil!
İnsanların, varlıkları canlı-cansız diye ayırıma tabi tutmaları, cansız denilen varlıklar hakkında özellikle bilmemiz gereken bazı bilgilerden ister istemez uzak kalmamıza neden olmuş. Evet, karşımdaki radyo sessiz ama canlı bir varlık. Bunu benim özgün düşüncem olduğunu sanmayınız. Düşününüz, inceleyiniz ve irdeleyiniz siz de gördüklerimi göreceksiniz. Nitekim anılarımı hatırladıkça o anıların iç dünyamda yeni bir oluşuma sebebiyet verdiğini algılar gibi oldum. İnanın bu arada art niyetsiz, temiz ve biraz buruk ama arı duru duygularla tebessüm ettiğimin farkına bile vardım!.. Var! Bu işin içinde henüz açıklanmamış bir şeyler var!..
***
Küçük bir çocuğun dünyasında, onun için çok önemli olan, fakat hiç kimseyle paylaşmadığı duyguları ve arzuları vardır. Bu duygularını paylaşmayı düşünmemesinin asıl sebebi kendisini anlayacak kimselerin bulunduğuna inanmamasıdır. Bu duygular birikimi onun, içinde sakladığı ve en yakınına dahi söylemediği özelidir…
Radyodan duyduğu şarkı ve türküleri tekrar etmesini seviyordu. Gerçi onlar gibi söyleyemiyordu ama hoşuna gidiyordu işte. Ne var ki kimsenin duymasını istemezdi. Duyup da kendisini ayıplamalarından endişesi vardı. O zamanın kıt koşulları farklı olsaydı, insanlar birbirine daha hoşgörülü davransaydı belki o utanma duygusunu derinden hissetmezdi. Şarkıları-türküleri mırıldanırken çevresinden utanmasının bir nedeni de çevresine rahatsızlık vermiş olma ihtimaliydi. Herkesin işi gücü vardı. Onu özellikle dinleyecek hâlleri yoktu ya! Her neyse bu ya da buna benzer düşüncelerinin etkisiyle; “Acaba çok mu çirkin söylüyorum?” diye aklından geçirmesi özgür davranmasının önündeki ilk ve önemli engeldi. Oysa dinlemek istediğini gönlünce dinlese söylemek istediğini gönlünce söylese fena mı olurdu yani?
Küçük bir çocuk, yıllar önce saklayıp kilit üstüne kilit vurduğu duygularını şimdi özgür bırakabiliyorsa ve bu davranışı onu gülümsetebiliyorsa demek ki o anılar değerlidir!.. Hem de paha biçilemeyecek ölçüde! Zaman istediği kadar anılarını törpülesin, üstünden isterse yıllar geçsin, eskitsin onları, isterse unutulmazlar kervanına karıştırsın o duygular yine de değerlidir. Evet!.. Tanımını yapamadığı, tartıya vuramadığı ve geçen yıllar içinde farkına varamadığı o duyguları değerliydi. Üzerinden geçen zaman sadece değerini artırmıştı onların. Eskidikçe değeri artan tarihi bir eşya gibi… Bu nedenle o anıları andıkça der ki:
“Aman ne kadar güzelmiş! Böylesine güzel duyguları iyi ki yaşamışım!”
Evet, aynen böyle der. O duygular onun için, bunları dedirtecek kadar önemlidir. Anılar hazinesinin içinde layık olduğu yeri alanlar artık unutulmazlar arasındadır.
***
Sekiz-on yaşları arasındayım. Yani 1960’lı yılların içinde…
Babam bir gün eve kucağını dolduran koca bir koliyle gelmişti. Nefes nefese kalmıştı. Koliyi oturma odasının ortasına koyup bir iki soluklandıktan sonra bana dönüp:
“Saime, hele bana bir bıçak getir de şunu açayım!” dedi.
Merak etmiştim, koşarak mutfağa gidip bıçağı aldığım gibi bir solukta döndüm ve babama uzattım. Bıçağı elimden alırken gözlerinin içi gülüyordu. Genelde iş dönüşü sinirli olurdu, ama şimdi değildi. Bağırarak konuşmuyor, sevgi dolu gözlerle bize bakıyordu. Ne var ki koliyi açmakta adeta kasten gecikiyor, bizim biraz daha merak etmemizi bekliyordu. Paketin içinde ne olduğunu tahmin edemediğim gibi ne olduğunu da babama soramıyordum. Kız çocukları babalarına öyle kolayca soru soramazlardı. Babamın bana gösterdiği özel ilgi ve sevgiye rağmen yine de soru sormaya cesaret edemedim.
Babam ağırdan alarak paketi açmaya koyulurken özenli davranıyordu. Galiba içinde kırılacak bir şey vardı! “Acaba ne ola ki?” diye kendi kendime belki on kere sordum. Ama sorularımın tamamı içimde kaldı. Dışa yansıtamadım…
Bu sırada küçük kardeşlerimden Ramazan’la Bilal geldiler. Onlar da babamın hareketlerini benim gibi merakla izlemeye başladılar. Ama Ramazan dayanamadı. Zaten ta o yaşlarda bile pek sabırlı değildi. Araya girip: “Baba ne var bunun içinde?” diye sordu. Babam başını kaldırmadı, kızmadı da… Gülümsüyor ve ağır ağır açmaya devam ediyordu. Geçen her saniye bizi daha da heyecanlandırıyordu. Eminim ki paketin içinden hepimizi sevindirecek çok güzel bir şey çıkacak. Ama ne?.. Bıçağı tutuş şeklinden, yüzüne yayılan mutluluğundan bunu anlamak zor değildi. Evet evet, babamı hiç bu denli mutlu görünmemiştim.
Ramazan merakını yenemeyip koliye doğru eğildi, tam eliyle yoklayacaktı ki babam doğrulurken:
“Dur oğlum, dedi, geri çekil de rahat açayım şunu!” Sesi yüksek çıkmıştı ama sinirli değildi. Ramazan bir adım geri çekilirken babam bizdeki sabırsızlığa inat işi ağırdan alıyordu.
***
Aynı paketi ben ya da annem ağır ağır açacak olsak babam da bizim yerimizde durup seyretse dayanamaz sinirlenir:
“Haydi uzatmayın çabuk açın şunu!” diye bağırırdı.
Şimdiye dek hiçbir şeye karşı böyle içten bir merak duymamış ve heyecanlanmamıştım. Babam kolinin kapağını açıp iki elini birden içine soktu ve bekledi. Biz de heyecanımız dorukta bekliyorduk! Nihayet babam iki eliyle tuttuğu şeyi paketten dışarı çıkardı ve yukarı kaldırdı… Tüm dikkatimle havaya kaldırdığı şey baktım ve gördüklerime inanamadım.
Aman Allah’ım! Bu bir radyo idi!
Komşuda gördüklerimize benziyordu, hatta ondan daha gösterişli, daha alımlıydı. Şaşkınlığım iyice artmış gördüğüme inanamıyordum. Babam kaldırdığı radyoyu aldı ve doğru kendi yattığı karyolanın yanına götürdü. Karyolanın yanında tüm heybetiyle duran, ceviz ağacından yapılmış içinde özel eşyalarının bulunduğu çok sayıda çekmeceleri olan masasının üzerine koydu. Özenle davranıyordu. İşin sonunu merakla bekliyordum. Şu masanın üzerinde duran radyonun içinden ses çıkacak mı? Çıkacaksa öyle iniltili mi yoksa hepimizin duyabileceği yüksek bir ses mi olacak? İçim kıpır kıpırdı. İnanın yerimde duramıyordum.
***
Babamın gözümüze hoş görünen ahenkli hareketlerinin hiçbirini kaçırmadan olan biteni ilgiyle izliyordum. Gözlerim radyoya takıldığında içimden anlayamadığım bir hoşnutluk ve hayranlık duygusu kabarıyordu. O duygular da kalbime vuruyor, onu küt küt attırıyordu. Demek ki artık bizim de bir radyomuz var!..
Artık müzik dinlemek için komşuya gitmek zorunda kalmayacaktım. Komşu teyzenin küçük kızı Sabriye’nin elinden tutup düşmesin diye onu gezdirdiğim günler aklıma geldi. Karşılığında radyo dinletiyordu bize. Bu konuda iyi bir tarafı vardı komşu teyzenin. İstediğimiz yeri açıyor, “Tamam! İşte burası.” dediğimiz zaman orada duruyordu. Radyo dinlemek için komşuya gitmek zorunda kalmayacak olmam içime bir güven duygusu verdi. Gerçi Sabriye’yi yine gezdirirdim, ama keyfim istediği zaman…
***
Oturduğumuz evin bulunduğu sokakta birkaç evde radyo vardı, ama sayıları azdı, öyle çok değil… Hangi evde radyo bulunduğunu anlamanın kolay bir yolu vardı. (DEVAM EDECEK)
 
Saime Bilhan
 
sislioda.com

Etiketler:
canlı-cansız varlıklar ayırımı duyguların paylaşılmaması evlerde radyo bulunduğunu anlamanın kolay yolu radyo radyo cansız varlık değil
Paylaş Tweetle Paylaş Paylaş Paylaş

Yazarın Diğer Yazıları

Unutulmayan İyilik… Yıl 1978. Zor, çok zor ama çok zor bir yıldı o yıl!.. Etim, kemiğim, kanım, canım, ...
Unutulmayan İyilik…
BİR SAATLİK ÖMÜR O sabah da diğer günler gibi sıradan bir gündü. Ev hanımları için hiç değişmeyen sabah ko...
BİR SAATLİK ÖMÜR
NASİBE!.. Sözlerime, merhum Mehmet Akif'in, "Bir gece" şiirindeki şu mısralarla başlamak istedim. İ...
NASİBE!..
Bir Kumruyla Söyleşi Hastalığın amansız pençesinde kıvranan yaşlı kadın pencereden dışarıya bakıyordu. Yakında...
Bir Kumruyla Söyleşi

Yorum Yazın

Cevabı iptal etmek için tıklayın.

Kullanıma İzin Verilen HTML Kodları : <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>

Renkli Deneme

Çizgi’m Bilmek İstiyorum Unutulmayan İyilik… BİR SAATLİK ÖMÜR Mevlana’dan Deyişler
  1. Çizgi’m Çizgi’m
  2. Bilmek İstiyorum Bilmek İstiyorum
  3. Unutulmayan İyilik… Unutulmayan İyilik…
  4. BİR SAATLİK ÖMÜR BİR SAATLİK ÖMÜR
  5. Mevlana’dan Deyişler Mevlana’dan Deyişler

En Son Haberler

Çizgi’mAsgari Ücret fiyaskosu, Emekli Yılının belleğimde yerleşen korkusu, Aile Yılı......
Çizgi’m
Bilmek İstiyorumYaşım onbeş, Herkesle kardeş kardeş, Özgürce yaşamak istiyorum. Düşüncelerim beni......
Bilmek İstiyorum
Unutulmayan İyilik…Yıl 1978. Zor, çok zor ama çok zor bir yıldı......
Unutulmayan İyilik…
BİR SAATLİK ÖMÜRO sabah da diğer günler gibi sıradan bir gündü. Ev......
BİR SAATLİK ÖMÜR
Mevlana’dan DeyişlerEy altın sırmalı giysiler giymeye, altın kemerler takınmaya alışmış adam,......
Mevlana’dan Deyişler
  • Seri İlanlar
  • Firma Rehberi
  • Güncel
  • Manşetler
  • Ekonomi
  • Dünya
  • Spor
  • Politika
  • Yaşam
  • Şiir
Sitemizde yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz.. Görüş ve önerileriniz için info@sislioda.com adresine e-posta gönderebilirsiniz.
Copyright © 2016 - Sislioda Her Hakkı Saklıdır.

Tasarım ve Programlama: Ajans5.Net