Parlamenter sistemimiz vardı.
Kuvvetler ayrılığı derlerdi.
Etkiliydi.
Kuvvetler ayrılığının bir ayağını oluşturan TBMM’nin Başkanı, devlet protokolünde birinci sıradaydı. (Protokolde Cumhurbaşkanına sıra numarası verilmemiştir.) Yani önemli bir makamdır. Cumhurbaşkanının olmadığı zamanlar yerine vekâlet ederdi.
***
Epey değişiklikler yaptılar. Yapılar değişti.
Yetki ve sorumlulukların bir ucundan girip öbür ucundan çıktılar ve neredeyse ne var ne yoksa hepsini bir kişinin elinde topladılar.
O kişinin makamının adına yine cumhurbaşkanı dediler. Ama başkan diyenler de oldu, reis diyenler de…
Yasa değişiklikleri sonucunda yetkileri epey kırpılmasına karşın, TBMM saygınlığını yine de korudu. Yani devletin bu kurumu her şeye rağmen önemseniyordu. Bunun için TBMM Başkanına devlet protokolünde yine birinci sırayı verdiler.
***
Gel zaman git zaman sonra bu makama Sayın Binali Yıldırım’ı seçtiler.
Ama aradan çok geçmeden havalar değişti. Yaz mevsimini atlayıp kış öncesi mevsime geldiler.
Yerel seçimler olacak diye düzenin altından girdiler üstünden çıktılar. Gizli kapaklı, yahut açık ve aleni anlaşmalar dizildi bir biri peşi sıra. İttifaklar birbirini kovaladı.
Ve anket üstüne anketler yapıldı…
***
Derken TBMM Başkanı’nın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına aday yapılması noktasına işi getirip dayadılar. Devletin kurumlarının saygınlığını alt üst ettiler. Gizli saklı amaçları nedir bilinir mi? Bilinmez elbet!
Peki TBMM’ye başkanlık eden kişi neden İstanbul Büyükşehir Belediye başkalığına göz diker? Böyle bir tercih hangi güdünün eseridir?
Sözü kısa keselim. Niyetleri ne olursa olsun, yapılan iş TBMM’nin kurumsal yapısına, saygınlığına indirilen en büyük darbedir.
Merak ediyoruz!
Ola ki Binali Yıldırım İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçildi.
O zaman devlet protokolünde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı birinci sıraya mı yükselecek?
Değilse bunca garip, bunca tuhaf gidişin sonu nereye varacak? Devletin yapı taşları neden keyfilik uğruna yerinden sökülür? Bu çırpınış ve didinişin sonu nereye kadar dayanacak?
***
Sayın Binali Yıldırım istifa etmeyecekmiş!
Devletin saygınlığını oluşturan yapı taşları yerinden sökülüyorsa istifa etse ne olur etmese ne olur? Yasalar yerli yersiz sürekli değiştiriliyor. Devletin işleyişinde dönen çarkın gidişi de öyle… Değer yitimine uğrayan Devletin daha çok bir şirket havasında yönetilme belirtileri ona duyulan saygınlığın azalması sonucunu doğurmaz mı?
Neden bunu böyle yaparlar?
***
Binali Yıldırım’ın TBMM Başkanı seçildiği 12 Temmuz 2018’de yerel seçimlerin tarihi belliydi. Madem sadece 4-5 ay bu makamda kalacak sonra İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına aday yapılacaktı, neden TBMM Başkanı seçildi? Başka adam bulamadılar mı?
Yapılan bu çarpık iş, en hafif deyimiyle TBMM’nin itibarının zedelenmesi sonucunu doğuracaktır.
Tabii ki bundan ülkemiz zarar görecektir.
Kaldı ki Binali Yıldırım’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını kazanması çok çok zayıf bir ihtimaldir.
***
Ve POŞET!..
Halkın en büyük yaşamsal sorunu hâline getirilmiştir.
Halkımız dertlerini bırakmış poşetle uğraşır olmuştur.
Poşet zamanlaması da ilginçtir!
Eğer halkın özgür iradesi bir poşetin içine sokulmak isteniyorsa bilinmelidir ki poşet çok çabuk patlar ya da bir yanından hemencecik delinir.
Hüseyin Yeğin
sislioda.com
Anasayfa
