Gündem dopdolu… Önemli sayılacak olaylar dizisinin tam göbeğinde yer alıyoruz.
Yönetenimiz tek, kurum ve kurullarımız yok gibi!.. Sanki her yanda tek ses! Öyle görünüyor ki tek adamın gücünün yeteceği yere kadar gideceğiz! Ne var ki bu gidişin sağlıklı olmadığı inancını taşıyoruz.
Birlik olalım! Evet birlik olalım, ama kurum ve kuruluşlarıyla birlikte bir bütün olalım. Daha uygun çözüm var mı sizce?
***
II. Abdülhamit’in mirasçılarından söz edeceğiz biraz da. Onların açtığı miras davasından…
Başka zaman olsa epey ses getirecek II.Abdülhamit’in mirasçılarının açtığı miras davası sessizce yürürken, mahkeme önemli bir karara imza attı. 7 bin 756 tapu kaydından oluşan miras davasında yaklaşık 100 hissedarın paylarına düşen miktarın bilirkişilerce hesaplanması kararını verdi!..
II.Abdülhamit’in Türkiye’deki tapu kaydının sayısı 2 bin 369, sadece tapulu arazisi ise bir milyon 256 bin 947 dekar olduğu belirtiliyor. Yani bir milyar 256 milyon 947 bin m2.
Yasal süreç nasıl işler, sonu ne olur bilemeyiz. Ancak miras deyince düşünceleriyle ölümsüz Atatürk’ü anmadan edemedik.
***
İnsanoğlunun para, mal ve makama olan düşkünlüğünün ibret verici örnekleri tarihin sayfalarında yerini almıştır. Tabii ki bu anlayışın dışında olup toplumsal yararı önde tutanların sayısı da az değildir. Atatürk de bunlardan biridir.
Atatürk’ün nasıl yüce gönüllü biri olduğunu anlatan olayların sayısı elbette çoktur. Siz bir de şu miras olaylarını dinleyiniz.
Onun Cumhuriyeti kurduktan sonra ülkeyi baştan başa bayındır hâle getirmek için nasıl çabaladığı öyle sanıyorum ki yeterince anlatılmamıştır/anlatılamamıştır. Bilirsiniz, “Ateş olmayan yerden duman çıkmaz,” özdeyişinde duman ateşin varlığına bir kanıttır. Aynen bunun gibi Atatürk’ün yaptıkları ve belgeleriyle ortaya koydukları onun; niyetinin, kişiliğinin, amacının ve ülkeye olan sevdasının kanıtlarıdır.
***
Yeri gelmişken soralım: “Atatürk’ün, Ankara Atatürk Orman Çiftliği’nin 20.000 dönümlük arazisini kendi parasıyla aldığını biliyor musunuz?”
Atatürk’ün mal varlığıyla ilgili ortaya koyduğu ve inkârı mümkün olmayacak şekilde kayıtlara geçen iki önemli tasarrufu vardır. Bunlardan biri:
Maliki olduğu nakit parasını, hisse senetleri ile Çankaya’daki menkul ve gayrimenkul malvarlığını şartlı olarak CHP’ye terk ve vasiyet etmesidir. Bu kapsamdaki vasiyeti yazımız ekindeki resimde yer almaktadır.
Diğer tasarrufu ise:
”Çiftlik ve Arazilerini Devlet Hazinesine Bağışlamasıdır.”
Üzerinde çok dedikodular edilmiş, iftira nitelikli çok sözler söylenmiş ve onu karalamak isteyenlerin utanmazca başvurdukları yollardan biri de sahip olduğu çiftlik, arazi, bina ve fabrikalar olmuştur.
***
Göreceksiniz ki Atatürk’ün sahip olduğu çiftlik, arazi, bina ve fabrikaları Devlet Hazinesine bağışlarken yazdığı gerekçeler; ona iftira atmaktan çekinmeyen utanmazların suratına indirilen bir tokat gibidir.
11 Haziran 1937 tarihli bu belgeyi aşağıda sunuyoruz. Okuyucularımızın bu belgeyi özellikle ve birkaç defa okumalarını öneriyoruz. Türkiye’nin geçmişten gelen tarihini özetlemektedir. İçinde bulunduğumuz yoklukların, yanında bilimden ve akıldan ne denli uzaklaştığımızın anlatımıdır. Ve büyük bir komutanın aynı zamanda nasıl olur da büyük bir lider olduğunun açıklamasıdır.
Başbakanlığa hitaben yazılan 11 Haziran 1937 tarihli belge şöyle:
“Başvekâlete,
Malum olduğu üzere, ziraat ve zirai iktisat sahasında fenni ve ameli tecrübeler yapmak maksadıyla muhtelif zamanlarda, memleketin muhtelif mıntıkalarında müteaddit çiftlikler tesis etmiştim.
On üç sene devam eden çetin çalışmaları esnasında faaliyetlerini, bulundukları iklimin yetiştirdiği her çeşit mahsulattan başka her nevi ziraat sanatlarına da teşmil eden bu müesseseler; ilk senelerden başlayan bütün kazançlarını inkişaflarına sarf ederek büyük küçük müteaddit fabrika ve imalathaneler tesis etmişler, bütün ziraat makina ve aletlerini yerinde ve faydalı şekilde kullanarak bunların hepsini tamir ve mühim bir kısmını yeniden imal edecek tesisat vücuda getirmişler, yerli ve yabancı birçok hayvan ırkları üzerinde çift ve mahsul bakımından yaptıkları tetkikler neticesinde bunların muhite/çevreye en elverişli ve verimli olanlarını tespit etmişler, kooperatif teşkili suretiyle veya aynı mahiyette başka suretlerle civar köylerle beraber faydalı şekilde çalışmışlar, bir taraftan da iç ve dış piyasalarla daimi ve sıkı temasta bulunmak suretiyle faaliyetlerini ve istihsallerini bunların isteklerine uydurmuşlar ve bugün her bakımdan verimli, olgun ve çok kıymetli birer varlık hâline gelmişlerdir. Çiftliklerin, yerine göre, araziyi ıslah ve tanzim etmek, muhitlerini güzelleştirmek, halka gezecek, eğlenecek ve dinlenecek sıhhi yerler, hilesiz ve nefis gıda maddeleri temin eylemek, bazı yerlerde ihtikârla/vurgunculukla fiili ve muvaffakiyetli mücadelede bulunmak gibi hizmetleri de zikre şayandır.
Bünyelerinin metanetini ve muvaffakiyetlerinin temelini teşkil eden geniş çalışma ve ticari esaslar dahilinde idare edildikleri ve memleketin diğer mıntıkalarında da mümasilleri tesis edildiği taktirde tecrübelerini müspet iş sahasından alan bu müesseselerin; ziraat usullerini düzeltme, istihsalatı artırma ve köyleri kalkındırma yolunda devletçe alınan ve alınacak olan tedbirlerin hüsnü intihap ve inkişafına çok müsait birer amil ve mesnet olacaklarına kani bulunuyorum ve bu kanaatle tasarrufum altındaki bu çiftlikleri, bütün tesisat, hayvanat ve demirbaşlar ile beraber hazineye hediye ediyorum.
Çiftliklerin arazisi ile tesisat ve demirbaşlarını mücmel/özet olarak gösteren bir liste ilişiktir.
Muktezi/gerekli kanuni muamelenin yapılmasını dilerim.”
***
Bu belgenin aynı zamanda mükemmel bir hitabet ve edebi eser niteliği taşıdığı inancındayız.
Yapılanları anlatmakla bitiremeyiz ki!.. Uzun ve yorucu bir uğraşın görüntüsü, ibret verici olduğu kadar iftihar edici, gurur ve övünç duyucu niteliktedir.
Atatürk’ün yaptıklarını anımsamamıza vesile olduğu için II.Abdülhamit’e de şükran borçlu olduğumuzu belirtmeliyiz…
Hüseyin Yeğin
sislioda.com
Anasayfa
