Özellikle yaz aylarında “Bol bol su için!” derler…
Rakam da verirler:
“En az 2 litre, hatta 2,5 litre…”
***
Bu öneriye uymak isteyenler genelde ellerinde bir şişe suyla dolaşıp su için verilen hedefi yakalamanın peşinde koşalar.
Susamadıkları hâlde su içerler.
Evet, susamadıkları hâlde…
Amaç hedefi tutturabilmektir.
Kimi anlarda hiç de kolay değildir istemeye istemeye su içmek…
Öyle olur ki zoraki su içtikten sonra midesi bulananlar, halsizleşenler vardır…
***
Kişiden kişiye farklılık göstermekle beraber insan bedeninin %65, %70, hatta %75’i sudan oluşur.
Bunu da bildiklerinden bastırırlar suyu bedenlerine.
Neden bilmiyorum! Sağlıklı olup da bol su içmek için kendini zorlayanlara ve yanından adeta bedenlerinin bir parçası gibi ayırmadıkları su şişelerine bir türlü sıcak bakmamışımdır. Bedenin ilahî bir kurguyla oluştuğuna inanıyorum. Bu kurgu kendiliğinden harekete geçer. Buna dıştan müdahale, istisnalar dışında pek gerekmez. Yani acıkınca yemek yeme, susayınca su içmek isteği uyanır. Bir yerimizde ağrı varsa bizim için tehlike işaretidir bu.
***
Süleyman Demirel’in uzun yıllar özel doktorluğunu da yapan Osman Müftüoğlu konuyla ilgili araştırma yapmış ve ilginç sonuçlara ulaşmış.
Kısaca der ki:
Su İçme Efsanesi YIKILDI…
Müftüoğlu bir başka şey daha diyor:
Günde 2-2,5 litre su içmemizi tavsiye edenlerin kastettikleri suyun içine tüm sulu gıdalardan aldığımız sıvılar da dahildir. Yani içtiğimiz çorbadan, çaydan, kahveden tutun da yediğimiz her türlü meyvenin sıvısı da buna dahildir… Kısacası günde sadece 2-2,5 litre su içmek diye bir şey yoktur.
Doğal olan, sağlıklı olan susayınca içmektir…
İlgilenenlerin konuyla ilgili yazıları incelemelerini öneririm. Hiç ummadıkları bilgiler elde edeceklerinden emin olabilirler…
Hüseyin Yeğin
sislioda.com
Anasayfa
