Geçen yıl akıllara durgunluk veren 15 Temmuz 2016 ihaneti halkımızın destansı tutum ve girişimleriyle atlatılmıştı. Bunda TSK’nin ender görülebilecek seçici ve etkin tavrının da rol oynadığı açıktır. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük ihanetini yaşadı, ama alnının akıyla bu işin içinden çıkmasını da bildi.
Ve 15 Temmuz Destanı’nın birinci yılı doldu.
Cumhurbaşkanı Sarayı’nda 15 Temmuz Şehitleri Anma Programı düzenlendi ve geçmişin yürekleri burkan acıları bir kez daha yaşandı. Gülen yüzler asıldı, gözler doldu…
***
15 Temmuz şehitlerinden ikiz kardeş Ahmet ve Mehmet Oruç’un babası Ali Oruç, toplananlara duygusal anlar yaşattı.
Emperyalistlerin eli kanlı maşası FETÖ’nün bu kutsal vatana ihaneti lanetle bir kez daha anıldı… 15 Temmuz 2016 günü bu iğrenç ve insafsız örgütün yaptıkları nice yürekleri dağlamıştı.
Şehitler vardı, gaziler vardı…
Şehitlerin arkasından niceleri çekilip de bir köşesine, sessiz sessiz ağladı.
Ve için için ağlarken nice gönüller perişan oldu.
15 Temmuz Şehitleri Anma Programı‘nda ikiz şehitlerin babası Ali Oruç sahneye çıkınca,
Şehitler ölmez vatan bölünmez sloganlarıyla coştu salon…
Tam bir Anadolu yiğidiydi Ali Oruç.
“Olsun, diyordu Ali Oruç, Vatan sağ olsun!..”
Ama bir yandan da “Ahmet’im Mehmet’im canlarım benim,” demekten kendini alamıyordu.
***
İçten ve mertçe söyledikleri yürekleri dağladı.
“Ahmet’im Mehmet’im canlarım benim.” derken ağzından çıkan sözcükler, yüreğinden kopup gelen et parçalarını andırıyordu…
Öyle ki bir ateş parçası sanırdınız ağzından dökülenler!..
Hele bir de:
“Neden gelmiyorsunuz ikinizden biriniz?
Ne oldu size, ne oldu size?
Nazar mı değdi her ikinize?
Ateş düşürdünüz evlerimize.
Ahmet’im Mehmet’im canlarım benim.” dediğinde kimsede güç kalmamış, direnmeye çalışanlar boşalmış bir makara gibi kendilerini koyverip ağlamaya başlamıştı.
Sayın Cumhurbaşkanı da ağlıyordu…
***
Yufka yürekli yiğit babanın duygusal ve dirençli sesi ile inancı, bu ülkeyi seven herkese moral verdi sanıyorum.
Bu ihanetin ardına saklananlara da korku vermiştir…
****
Bilindiği gibi habis ruhlular ülkemizin semasına kara bulutlar gibi çöküp sinsi emellerini gerçekleştirmek istemişlerdi. Bunun için tarihin en iğrenç ve kalleş yöntemlerine başvurmaktan çekinmediler. Ancak halkımızın şaşmaz öngörüsü ve yılmaz direnciyle karşılaşınca rezil olup dağıldılar. Yürekleri dolduran inançla ülkeye sahip olmanın ne demek olduğunu hep birlikte tüm dünyaya gösterdiler. Tarih buna tanıklık etmiştir…
***
15 Temmuz aynı zamanda Türkiye’nin hızla yuvarlanmakta olduğu felaketin su yüzüne çıktığı tarihtir. Her ne kadar bu tarihten önce de emperyalistlerin maşası, eli kanlı, kalleş, sinsi ve iki yüzlü FETÖ ile mücadeleye başlandıysa da bu mücadelenin yüzeysel olduğu bilinmektedir.
Bir yıl içinde verilen mücadelenin değerlendirmesine girmek istemeyiz. Ancak şunu belirtmeliyiz ki yapılanlar kimi zaman hiç ilgisi olmayanlara yöneltilmiş, kimi zaman da eksik bırakılmıştır. Temennimiz hatalardan dönülmesi eksik bırakılanların tamamlatılmasıdır.
Bir başka nokta ise:
Sınır boylarında, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da, yahut ülkemizin herhangi bir yerinde ya da sınırlarımızın ötesinde şehit olanlarımızla 15 Temmuz Şehitlerinin farklı terazi kefelerine konulmayıp eşdeğer tutulmasıdır.
Hüseyin Yeğin
sislioda.com
Anasayfa
