Bu Muhalefet Bu Kafayla!..

Bilmek, anlamak, gelişmek, geliştirmek, değişmek, değiştirmek, daima ileriye gitmeyi özlemek ve istemek başarının vazgeçilmez unsurlarındandır. Bunlar bilimin ve aklın olumlu verileri desteğinde yol alırsa, başlangıç için geçici olan başarıya süreklilik kazandırır.
Siyaset basit bir tanımla devlet işlerini yürütmek ve düzenlemektir. Siyaset birilerinin tanımladığı gibi dışı ayrı, içi ayrı olmak demek değildir. Siyaset yönetmeye talip olmakla başlar ve belli süreçler izleyerek yoluna koyulur. Devlet yönetimini elde bulunduranlar ve devlet gücüne sahip olanlar başarılarının doruk noktasına varmışlardır.
Ancak bu doruk noktada kalabilmek kolay değildir. İçte ve dışta başarılı argümanları elinde bulundurmaları, bunlarla birlikte yukarıda saydığımız unsurların desteğinde yol almaları gerekir.
Sözü evirip çevirmeden şimdiki iktidar ve muhalefete değinmek isteriz.
***
Bir parti düşünün…
Kurulduktan bir yıl sonra mecliste çoğunluğu elde edip iktidarı devralıyor ve 15 yıl bu böyle devam ediyor. Sürekli artan bir oy potansiyeli… Nasıl yapıyor?.. Nasıl beceriyor ve nelerle bunu başarıyor?
Bu yazımızda iktidar ve muhalefetin kendi eksenlerinde nasıl yol aldıklarına dar bir pencereden başkacağız. Olabildiğince yansız bir bakışla onları destekleyen, varlıklarını ayakta tutan verilere kısmen değineceğiz. “Onların itici, harekete geçirici ve azimle devam ettirici güçleri nedir?” sorusuna cılız da olsa cevap bulmaya çalışacağız…
Evet!.. Ülkemizde 15 yıl boyunca değişmeyen bir iktidar var.
İktidarın 15 yıl boyunca değişmeden yönetimi elde bulundurmasında kendi itici etmenlerinin etkisi mutlaka vardır. Ancak bunda muhalefetin çok önemli desteğini görmezlikten gelmek, açıklamalarımızı bilimsel dayanaktan yoksun bırakacaktır. Evet!.. İktidar, aynı zamanda muhalefet sayesinde bu denli uzun bir süre ayakta kalabilmiş ve çoğunluğunu yitirmemiştir. Görünen o ki daha uzun yıllar iktidarda kalabilecektir…
Bunun bir çelişki/paradoks olduğunu söyleyenlerimiz olduğu gibi benzer düşünenlerin de olduğu inancındayız. Evet, yalın anlamıyla bir çelişkidir. Çünkü bir muhalefetin iktidara, dış güçlerle karşı karşıya kaldığımız ulusal sorunlar dışında destek vermiş olması düşünülemez. Ama ülkemizde maalesef bu olmuştur, yaşanmıştır. Muhalefetin iktidara uluslararası konular dışında sıkça destek verdiği görülmüştür.
***
MHP’nin değil, ama Sayın Bahçeli’nin bu düzeyde hareket ettiğini belirtmek zor olmasa gerek!.. Bu neden böyledir? Sayın Bahçeli, tutumu ve girişimleri sayesinde ülkenin vardığı yerden memnun mudur?.. Kapalı kapılar ardında neler konuşulmakta, hangi kararlara varılmakta, en azından şimdilik bilmiyoruz. Ortada bilmediğimiz türden bir iktidar paylaşımı mı söz konusu? Yoksa gelişen ve değişen çağımızın getirdiği, ancak henüz seslendirilmemiş bir oluşum mu var? Elbet bu soruların cevabını tarih verecektir.
İktidarın 15 yıl boyunca değişmemesinde Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın kişiliğinin etkisi büyüktür. Nereden bakarsanız bakın gerçek budur!.. Bunun karşısında duran düşünce ise muhalefet başkanlarının yetersizlikleridir. Halkımızın çoğunda “Erdoğan’dan daha iyi kim var? Oldu da getirmedik mi?” sorusu sıkça sorulmaktadır. Başlı başına toplumu iten, yönlendiren ve toparlayan bir kişilik… Hatalarına rağmen tercih edilen bir yönetici… Dış politikada yaptıkları yerden yere vurulsa da hemen itilemeyecek niteliklerinin de bulunduğu söylenir. Moral değerleri üstün; kolay kolay yıkılmayan, sarsılmayan bir düşünce yapısına sahip… Sınırsız bir hırs… Önüne geçilemeyecek ölçüde bir sahip olma duygusu… Derken;
Anayasa değişikliğinden sonra dahi onun eline verilen yetkilerin ve gücün bilincinde olunmadığı kanısındayız. Zaten yazılanlar, çizilenler de bunu açıkça göstermektedir. Bilinmesi gerekenler henüz bilinmemektedir. Belki zamanı gelir, olaylar açığa çıkarırsa o zaman bilinebilir! Olan bitenden habersiz ve böylesine öngörüden ırak bir muhalefetin varlığını düşünebiliyor musunuz?
***
Toplumun dinamiklerini harekete geçirme becerisinden yoksun bir muhalefet var.
Acıdır ama gerçektir. Yedisinden yetmişine, hatta seksenine, doksanına toplumu oluşturan tüm bireylere hitap edebilme becerisi göstermek sözünü ettiğimiz yolda başarıya götüren bir yöntemdir.
Anayasa değişikliğinde milletvekili yaşının 18’e indirilmesine şiddetle karşı çıkan muhalefetin/hayırcıların çok şey yitirdikleri inancındayız. En azından 18 ile 25 yaş arasında bulunan gruplarda bir iç burukluğuna sebep olmuşlardır.
Bakın Sayın Erdoğan “AKP 3. Olağanüstü Büyük Kongresinde yaptığı konuşmada kime, nasıl hitap ediyor?
Değerli hanım kardeşlerim!
“Sizlere ayrı bir hitabım olacak. Türkiye’de hanımları siyasetin asli unsuru haline getirmiş bir partinin kurucusu olarak ilk günden beri siz hanım kardeşlerimle beraber yol yürüyor olmanın memnuniyetiyle her birinize şükranlarımı sunuyorum.”
Sevgili gençler!
“Siyasete gençlik kollarında başlamış bir kişi olarak sizlerin emeğinin bu parti için ne kadar önemli olduğunu çok iyi biliyorum ve hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Seçilme yaşını 18’e düşürürken bunu laf olsun diye, kâğıt üzerinde kalsın diye yapmadık. Bu kongremizden başlayarak her seçimde, her kademede gençlerimize verdiğimiz sözleri yerine getireceğiz. Çünkü bu hareketin başlangıcından bugüne kadar elde ettiği tüm başarılarda hanımlarımızın ve gençlerimizin çok büyük bir payı var.”
Bu hitabın, bu seslenmenin ardında sel gibi duran, önüne geçilmesi mümkün olmayan bir toplum kesimi var. Kadınlar ve gençler…
Muhalefet her ne kadar bu alanlarda da faaliyette bulunduğunu iddia etse de inanmayınız… “Gören göz kılavuz istemez, derler.” Geçmişte MHP’nin kadınlar ve gençlerle nasıl çalıştığını, nasıl ve ne kadar yol aldığını bilenlerdeniz. CHP dersen farklı değildi. Ama geldiğimiz bu noktada CHP ya da MHP’nin kadın kollarıyla gençlerinin ne ölçüde hizmet verdiği ortadadır. Ve çok yetersizdir…
***
İktidarı eleştirmek kolaydır. Çünkü bir ülkenin yapılacak yığınla işi vardır. Bunlardan yapılmayanlar, yahut yapılıp da iyi yapılmayanlar olacaktır. Alırsınız bunlardan birini vurursunuz iktidarı yerden yere… Bunun adına muhalefet dediğiniz zaman yanılırsınız. Muhalefet iktidarın yapmadıklarını/yapamadıklarını halkın önüne serebilmek ve halkı harekete geçirebilmek yeteneğidir.
Konu uzun ve kapsamlı, sözün özü şudur:
Şimdiki muhalefet liderleri toplumu bir araya getirecek, toparlayıp ona yön verecek, sürükleyip alıp götürecek beceriden yoksundur. En önemlisi bu yönde inançlarını kaybetmişlerdir.
MHP’nin başındaki lider partisini yok etmek üzeredir. CHP lideri de farklı bir konumda değildir.
Önce liderler değişmeli, sonra yürüdükleri yolsa nasıl yürüyeceklerinin öz eleştirisi yapılmalı. Partiler kendi ilkelerine bağlı kalarak, öze dokunmamak kaydıyla bir takım değişiklikler de yaparak toplumun beklentilerine cevap verebilmeli ve halkı buna inandırabilme becerisinde olmalılar. Tabii bunlar öyle uzun zaman aralığında değil, hemen ve kısa zamanda yapılmalıdır. Yoksa atı alan bir daha Üsküdar’ı geçecektir.
Şimdiki muhalefet bu kafayla gittikçe/kaldıkça, AKP daha çook iktidarda kalacaktır.
Sayın Erdoğan 3. Olağanüstü Kongresi’ndeki konuşmasında diyor ki:
“Türkiye’yi değiştirmenin kendimizi değiştirmekten geçtiğinin bilinci içinde yeni ve çok daha büyük reformları hayata geçireceğiz.”
Doğru sözdür…
Değişim değişim değişim…

sislioda.com