Hezeyan!..

Başında fes vardır.
Osmanlılık görüntüsü vermekten tanımsız bir hoşnutluk duyar. Ancak bunu yaparken sarsıntıya uğramış şımarıklığını gizlemekte zorlanır…
Başındaki “fes”in kişiliğine bir şeyler yüklediğini sanır. Onu yanından ayırmaz. Üstelik fesin püsküllüsünü tercih eder. Tabii ki püskülün de türlü türlüsü vardır…
Osmanlı “fes”i Fas’tan almıştır. Denizcilerin bir Akdeniz seferinden dönüşünde başlarına fes giymesinden esinlenen II. Mahmut’un fermanı ile giyilmeye başlandığını bilir elbette…
***
“Meclis’in açılışını ‘Çocuk Bayramı’ yaptın, demek ki sen çocukça bir iş yaptın!..” diyen ve daha sonra;
“Arapça kelimeler bana göre Kur’an kokuyor. Başımın üstünde yeri var. Kemalist kelimeler ise lağım kokuyor, nefret ediyorum…” diye hezeyan(saçmalama, sayıklama)ın da ölçüsünü kaçıran Kadir Mısıroğlu‘na bir iki söz etmek istedik…
***
Hakkında birazcık bilgi sahibi olduğumuz bu kişiyle ilgili biraz araştırma yaptıktan sonra diyeceklerimizi demenin daha doğru olacağını düşündük. Okuyucumuza duyduğumuz saygıdan ve onlara doğru bilgi iletmek ilkesinden hareketle araştırdık, inceledik…
Karşımıza çıkan korkunç tablo karşısında küçük dilimizi yutacağız sandık. İnanın apışıp kaldık!.. Bir insan nasıl olur da ömrüne bu kadar çok çelişki, çatışma, aldatma ve iftira sığdırabilir…
Adeta Atatürk’e ve onun yakın arkadaşlarına hakaret etmek için programlanmış biri!..
Bitip tükenmek nedir bilmeyen bir kin! Gaddarca bir yaklaşım! Hepsinden önemlisi yalan yalan yalan…
***
Koyu şeriat yanlısı görünüyor. Ama yaşadıklarına bakıyorsunuz hiç de öyle değil!
“Keşke Yunan galip gelseydi!” diyebilen biri…
Sözde tarihçi olduğu söylenir! Ama öyle bir tarihçidir ki;
William Shakespeare’in gerçekte “Şeyh Pir” adında Müslüman olduğunu ileri sürecek kadar endazeyi kaçırmış biridir.
***
Ne acıdır ki Türkiye’de potansiyel Atatürk karşıtları bulunmaktadır! Gerçi bunlar son 10-15 yıl içinde kendilerini gizlemek gereğini dahi duymuyorlar. Düşüncelerini dışa vurdukça işi iyice azıtıyorlar…
Görünen o ki Kadir Mısıroğlu da Atatürk karşıtlarını muhatap alarak yaşamını sürdürüyor. Kazancını bu yolla sağlamaya çalışıyor.
Atatürk ve onun silah arkadaşlarıyla ilgili yazdıklarını ve söylediklerini sözde bir tarihçi edasıyla sunmaya çalışır ama, gerçekte Rıza Nur adında bir Atatürk düşmanının iç dünyasını yansıtmaktan başka bir şey yapmaz!..
Bu Rıza Nur denilen kişi Atatürk’le birlikte çalışırken yolları ayrılan ve yurtdışına kaçan biri…
Anılarını yazıp 1935 yılında, British Museum’a gönderir. 1960 yılından önce yayımlanmamak şartı olan bu kişi Lozan’a da şiddetle karşı çıkanlardan biridir.
***
Mısıroğlu, şeriat düzeninin goygoyculuğunu yapar, ama yurtdışında kalmak zorunda olduğu dönemlerde Arap dünyasıyla birlikte yaşamayı asla tercih etmez!
Tercihlerinde Almanya vardır. Orası bir süre sonra yanına gelenleri kabul etmeyince İngiltere’yi tercih yolunu seçmektedir.
Evet! Şeriat düzeni istemekten bir an bile geri durmadığı anlarda bile bırakınız şeriatla yönetilen bir ülkeyi seçmeyi, Müslüman ülkelerin semtine bile uğramaz… Varsa da yoksa da Avrupa!..
***
Yaşamı Atatürk ve arkadaşlarına hakaret etmek, onlara olmadık iftiralar atmakla geçen iflah olmaz bu Atatürk karşıtına söylenecek sözümüz yoktur.
Olsa da yararı olmayacağı kesindir. Boşa kürek çekmek istemeyiz…
İstedik ki en azından bunlar bilinsin…

sislioda.com.